Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kendini kapının dışında bulmak
Anlamı:

1. kovulmak, işten atılmak, bir yerden istenmeden uzaklaştırılmak

Örnek:

1. Bir gazeteci gelsin de bizden bir haber alsın. Haberi veren ertesi günü kendini kapının dışında bulurdu.

1. Bir gazeteci gelsin de bizden bir haber alsın. Haberi veren ertesi günü kendini kapının dışında bulurdu.


kendini kaptırmak
Anlamı:

1. bir şeyin etkisinden kurtulamayacak duruma düşmek

Örnek:

1. Kendini genç yaşında rakıya kaptırdı, çok sürmedi, sonunda perişan oldu.

1. Kendini genç yaşında rakıya kaptırdı, çok sürmedi, sonunda perişan oldu.

2. uğraşmaya başladığı bir işten kendini kurtaramamak


kendini kaybetmek
Anlamı:

1. bayılmak

Örnek:

1. Zavallı korkudan kendini kaybetmiş.

1. Zavallı korkudan kendini kaybetmiş.

2. aşırı duygulanma dolayısıyla çevrede olup bitenin farkına varamamak

Örnek:

1. Org inledikçe yavaş yavaş kendimi kaybediyor, ağır bir rüya içine gömülmeye başlıyordum.

1. Org inledikçe yavaş yavaş kendimi kaybediyor, ağır bir rüya içine gömülmeye başlıyordum.


kendini matah sanmak
Anlamı:

1. kendini olduğundan daha fazla değerli kabul etmek

Örnek:

1. Bunu, kendini matah sanmış bir Batılı aydın olmanın kefareti olarak yaptığını söylemiş.

1. Bunu, kendini matah sanmış bir Batılı aydın olmanın kefareti olarak yaptığını söylemiş.


kendini naza çekmek
Anlamı:

1. istekli olduğu hâlde yapmacıklı hareketlerle isteksiz gibi davranmak


kendini paralamak
Anlamı:

1. çok çaba ve özen göstermek

Örnek:

1. Çoğunlukla üniversite diploması alabilmek uğruna kendini paralayan bir gençlikle karşı karşıyayız.

1. Çoğunlukla üniversite diploması alabilmek uğruna kendini paralayan bir gençlikle karşı karşıyayız.


kendini satmak
Anlamı:

1. kendisinde olmayan iyi nitelikleri varmış gibi göstermek

2. para karşılığı erkeklerle birlikte olmak


kendini sıkmak
Anlamı:

1. kendini zorlamak, çaba göstermek

Örnek:

1. Ben kendimi sıkarak istidadımdan daha çok şen görünmeye çalışıyordum.

1. Ben kendimi sıkarak istidadımdan daha çok şen görünmeye çalışıyordum.


kendini sıyıramamak
Anlamı:

1. kurtulamamak

Örnek:

1. Düşünen filozof yeryüzü yaşamasına sımsıkı bağlı bu maddeci görüşten sıyıramıyor kendini.

1. Düşünen filozof yeryüzü yaşamasına sımsıkı bağlı bu maddeci görüşten sıyıramıyor kendini.


kendini sokağa (veya dışarı) atmak
Anlamı:

1. sıkıntıdan dolayı rahatlamak amacıyla açık havaya çıkmak


kendini tartmak
Anlamı:

1. Ne durumda olduğunu anlamak için kendini yoklamak


kendini toparlamak (veya toplamak)
Anlamı:

1. herhangi bir konuda eskiden kötü olan durumunu düzeltmek

Örnek:

1. Bir zamanlar benim de onların arasında bulunduğumu söyleyecek gibi oluyor fakat hemen kendimi toparlıyordum.

1. Bir zamanlar benim de onların arasında bulunduğumu söyleyecek gibi oluyor fakat hemen kendimi toparlıyordum.

2. bir konuda dikkatini yoğunlaştırmak

Örnek:

1. Tanıdığı hastanelerden birini tarif etmek için tekrar kendini toplamaya çalıştı.

1. Tanıdığı hastanelerden birini tarif etmek için tekrar kendini toplamaya çalıştı.

3. sağlığına kavuşmak

Örnek:

1. Geçen sene bir buçuk şişe içti, biraz kendini toparladı.

1. Geçen sene bir buçuk şişe içti, biraz kendini toparladı.

4. çeki düzen vermek

Örnek:

1. Seyfi, derhâl kendini topluyor ve hürmetle eğilerek uzaktan başıyla kadına bir selam veriyor, kadın mukabele ediyor.

1. Seyfi, derhâl kendini topluyor ve hürmetle eğilerek uzaktan başıyla kadına bir selam veriyor, kadın mukabele ediyor.


kendini tutamamak
Anlamı:

1. bir durum karşısında sessiz ve heyecansız kalamamak

Örnek:

1. Böyle bir taksim, bir gazel dinleyenler arasında, coşarak, kendilerini tutamayarak ağlayanlar az mıydı?

1. Böyle bir taksim, bir gazel dinleyenler arasında, coşarak, kendilerini tutamayarak ağlayanlar az mıydı?

2. kendine hâkim olamamak

Örnek:

1. Bir zamandır kendimi tutamıyorum, gözyaşlarım birden boşanıyor.

1. Bir zamandır kendimi tutamıyorum, gözyaşlarım birden boşanıyor.


kendini tutmak
Anlamı:

1. kendine hâkim olmak

Örnek:

1. Benim zevcemi görseniz dünyanın en güzel kadını olduğunu tasdik edeceksiniz diye haykırmak ister, zorla kendimi tutardım.

1. Benim zevcemi görseniz dünyanın en güzel kadını olduğunu tasdik edeceksiniz diye haykırmak ister, zorla kendimi tutardım.

2. dayanmak, sabretmek


kendini vermek (veya vurmak veya çalmak)
Anlamı:

1. bir şeye bütün varlığıyla bağlanmak, başka her şeyle ilgisini kesip tek şeyle aşırı ölçüde ilgilenmek

Örnek:

1. Sattım dükkânı, verdim kendimi tiyatroculuğa.

1. Sattım dükkânı, verdim kendimi tiyatroculuğa.


kendini yemek
Anlamı:

1. açığa vurmadan gizli gizli üzülmek

Örnek:

1. Bu borcun altından nasıl kalkacağım diye kendini yiyip durmuştu.

1. Bu borcun altından nasıl kalkacağım diye kendini yiyip durmuştu.


kendini yiyip bitirmek
Anlamı:

1. kendi kendini yemek

Örnek:

1. Üzülmek ne kelime efendiciğim, kendimi yiyip bitiriyorum.

1. Üzülmek ne kelime efendiciğim, kendimi yiyip bitiriyorum.


kendini yoklamak
Anlamı:

1. duygu, düşünce ve beden bakımından kendisini kontrol etmek

Örnek:

1. Terbiye öğretmenimden öğrendiğim usullerle kendimi uzun uzun yokluyorum.

1. Terbiye öğretmenimden öğrendiğim usullerle kendimi uzun uzun yokluyorum.


kendir
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kenevir

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kenevirden yapılmış


kendirci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kendir yetiştiren kimse


kendircilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kendircinin yaptığı iş


kendirgiller
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İki çeneklilerden, kendir, şerbetçi otu, Hint keneviri vb. bitkileri içine alan bir familya


kendirik
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Deriden veya çadır bezinden yapılan ve hamur tahtasının altına serilen yaygı


kendisince
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kendince


Telaffuz : kendisi'nce

kene

İlgili Kelimeler:

kene ağacı, kene göz, kene otu

Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga