Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kemençecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kemençecinin yaptığı iş


kement
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayvanları yakalamak için kullanılan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , İdam için kullanılan yağlı kayış


Lisan : Farsça kemend

kement atmak
Anlamı:

1. kemendi bir ucu elde kalacak biçimde ileri doğru fırlatmak

Örnek:

1. Sen ki aşkı en çılgın ihtiras ile tattın / Varlığının boynuna alevden kement attın

1. Sen ki aşkı en çılgın ihtiras ile tattın / Varlığının boynuna alevden kement attın


kementleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kementlemek işi


kementlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kement geçirmek


kemer

İlgili Kelimeler:

kemer bağlama, kemer gözü, kemer patlıcanı, bel kemeri, emniyet kemeri, su kemeri

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı

Örnek:

1. Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı.

1. Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı.

2. Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü

3. Emniyet kemeri

4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tümsekli

Örnek:

1. Kemer burun.

1. Kemer burun.

5. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Kemiklerden oluşan yay biçimindeki yapı

Örnek:

1. Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri.

1. Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri.

6. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı

7. mimarlık , mimarlık , mimarlık , mimarlık , İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı

Örnek:

1. Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filan hepsi tamamdı.

1. Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filan hepsi tamamdı.

8. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak


Lisan : Farsça kemer

Kemer
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Antalya iline bağlı ilçelerden biri

2. Burdur iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ke'mer

kemer (veya kemerini) sıkmak
Anlamı:

1. sıkı para politikası anlayışıyla daha az tüketmek


kemer bağlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aile büyüğünün, gelinin beline altın veya gümüş kemer bağlaması töreni


kemer gözü
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Kemerle ayakları arasındaki boşluk


kemer patlıcanı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir tür ince uzun patlıcan


kemerci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kemer yapıp satan kimse

2. Giyim sanayisinde giysilerdeki kemer bölümünde yer alan köprüleri diken kimse


kemercilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kemercinin yaptığı iş


kemere
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri


Lisan : Rumca

kemeri dolu olmak
Anlamı:

1. çok zengin olmak

Örnek:

1. Genç, ihtiyar, hepsi tüysüz tüysüz, gözleri fersizdir fakat hepsinin kemeri doludur.

1. Genç, ihtiyar, hepsi tüysüz tüysüz, gözleri fersizdir fakat hepsinin kemeri doludur.


kemerleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kemerlemek işi


kemerlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ciltçilikte dikişten sonra kitabın sırtına yuvarlak bir biçim vermek


kemerli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzerinde kemeri olan veya kemer takılmış olan

Örnek:

1. Kumardan aldığı ilk parayla siyah satenden arkası kemerli iki adet iç yelek yaptırdı.

1. Kumardan aldığı ilk parayla siyah satenden arkası kemerli iki adet iç yelek yaptırdı.

2. Kemer biçiminde olan

Örnek:

1. Orhan'ın kemerli kapıdan içeriye koşa koşa girdiğini görmedi.

1. Orhan'ın kemerli kapıdan içeriye koşa koşa girdiğini görmedi.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kavisli olan

Örnek:

1. Kemerli burun.

1. Kemerli burun.


kemerlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı işçi ve satıcıların araç veya gereçlerini koymak için bellerine taktıkları, gözlere ayrılmış, bez, tahta, meşin veya metal bağ

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kemer yapmaya elverişli

Örnek:

1. Kemerlik deri.

1. Kemerlik deri.


kemersiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kemeri olmayan


kemha
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir tür ipek kumaş

Örnek:

1. Yazın yeşil kemha giymiş kışın beyaz giyen dağlar

1. Yazın yeşil kemha giymiş kışın beyaz giyen dağlar


Lisan : Farsça kemḫā

Telaffuz : kemha:

kemiğimsi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kemiksi


kemiğine (veya kemiklerine) kadar
Anlamı:

1. iyice, en son sınıra dek

Örnek:

1. Soğuk, kemiklerimize kadar işlemişti.

1. Soğuk, kemiklerimize kadar işlemişti.


kemiğini kurutmak
Anlamı:

1. iliğini kurutmak


kemik

İlgili Kelimeler:

kemik bilimi, kemik doku, kemik erimesi, kemik rengi, kemik veremi, kemik yalayıcı, kemik zarı, kuru kemik, tırnaksı kemik, aşık kemiği, atlas kemiği, baldır kemiği, belkemiği, bel kemiği, çekiç kemiği, dirsek kemiği, diz kapağı kemiği, elmacık kemiği, göğüs kemiği, gözyaşı kemiği, incik kemiği, kalbur kemiği, kalça kemiği, kamış kemiği, karaca kemiği, kaval kemiği, kol kemiği, köprücük kemiği, kuyruk kemiği, kuyruk sokumu kemiği, kürek kemiği, lades kemiği, mercimek kemiği, oynak kemiği, ön kol kemiği, örs kemiği, pazı kemiği, saban kemiği, sağrı kemiği, tarak kemiği, tırnak kemiği, topuk kemiği, uyluk kemiği, üzengi kemiği, yılankemiği

Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı

Örnek:

1. Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı.

1. Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu sert organdan yapılmış

Örnek:

1. Kemik tarak.

1. Kemik tarak.