92406 kayıt bulundu.
1. `kişi yaşasın da elbet bir iş sahibi olur` anlamında kullanılan bir söz
1. can vermek, ölmek
1. Kimi kellesinden olur padişah olayım derken, kimi de yaka paça oturtulur tahtına.
1. Kimi kellesinden olur padişah olayım derken, kimi de yaka paça oturtulur tahtına.
1. kafasını keserek koparmak
1. Kelleni uçurmadıklarına şükür. Geçmiş olsun!
1. Kelleni uçurmadıklarına şükür. Geçmiş olsun!
Ön Takı : (birinin)
1. öldürtmek
1. Atı kimin evinde, kimin elinde bulursa onun kellesini vurduracakmış.
1. Atı kimin evinde, kimin elinde bulursa onun kellesini vurduracakmış.
Ön Takı : (birinin)
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kel durumuna gelmek
1. Kalpağının tüyleri dökülmüş, etrafı kelleşmişti.
1. Kalpağının tüyleri dökülmüş, etrafı kelleşmişti.
1. kellesini koltuğuna almak
1. Kelleyi koltuğun altına almışız, memleketteki pisliği kanımızla temizlemeye karar vermişiz.
1. Kelleyi koltuğun altına almışız, memleketteki pisliği kanımızla temizlemeye karar vermişiz.
1. edat , edat , halk ağzında , halk ağzında , edat , edat , halk ağzında , halk ağzında , `Sonra` edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz
1. Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu.
1. Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kılığı kıyafeti düzgün, olgun ve gösterişli (kimse), kerli ferli
1. Nihayet, kelli felli, göbeklice, gazeteciye benzeyen efendi, başını önüne eğdi.
1. Nihayet, kelli felli, göbeklice, gazeteciye benzeyen efendi, başını önüne eğdi.
1. isim , isim , isim , isim , Kel olma durumu
1. Tepelerindeki kellik, yavaş yavaş çıkan tüylerle kapanıyor.
1. Tepelerindeki kellik, yavaş yavaş çıkan tüylerle kapanıyor.
2. Vücudun kıllı yerlerinde üreyen bir tür mantarın, kılların dökülmesine yol açtığı bulaşıcı bir hastalık
3. Çıplak, bitkisiz yer
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Hindi
Telaffuz : ke'loğlan
1. isim , isim , isim , isim , Bir ailenin koruyuculuğuna veya bir yere çıraklığa alınan öksüz çocuk
1. Bizim keloğlanı incitmeyin.
1. Bizim keloğlanı incitmeyin.
Telaffuz : ke'loğlan
1. isim , isim , isim , isim , Saf göründüğü hâlde zekâsı ve yiğitliğiyle amacına eren, saçsız bir masal kahramanı
Özel: Evet
Telaffuz : Ke'loğlan
kem göz
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kötü, fena (göz, söz vb.)
2. Noksan, eksik
1. Kem akçe.
1. Kem akçe.
Lisan : Farsça kem
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Baktığı kimseye zarar veren veya nazar değdiren göz, kötü göz
1. kötü niyetle bakmak
2. nazar değdiren bir bakışla bakmak
1. Eh yakışıklı da delikanlı. Bir tanesi kem gözle baktıysa tamam.
1. Eh yakışıklı da delikanlı. Bir tanesi kem gözle baktıysa tamam.
1. isim , isim , isim , isim , Verecek cevap bulunamadığında açık bir anlamı olmayan gelişigüzel söylenen söz
1. verecek cevap bulamayıp açık bir anlamı olmayan sözler söylemek
1. Mazeretin ne olursa olsun, İncir Hanı'ndan kendi ayağınla çıktıktan sonra artık kem küm etmemek, dilenciliği meslek olarak kabul etmek lazımdır.
1. Mazeretin ne olursa olsun, İncir Hanı'ndan kendi ayağınla çıktıktan sonra artık kem küm etmemek, dilenciliği meslek olarak kabul etmek lazımdır.
1. `kötü söz söyleyenindir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Erzincan iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : ke'mah
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Önceden olduğu gibi, eskisi gibi
1. İstanbul ve diğer vilayetlerimiz kemakân idare edilsin.
1. İstanbul ve diğer vilayetlerimiz kemakân idare edilsin.
Lisan : Arapça kemā + kāne
Telaffuz : kema:kâ:n