92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kasılıp kalmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenmek, kibirlenmek, kendini beğenmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kaşıntısı olmak, kaşıma isteği duymak
1. Başım kaşınıyor.
1. Başım kaşınıyor.
2. Kendi kendini kaşımak
1. Kedi kaşınıyor.
1. Kedi kaşınıyor.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü bir karşılık gerektiren davranışlarda bulunmak
1. Sen kaşınıyorsun galiba, git işine, başımı belaya sokma.
1. Sen kaşınıyorsun galiba, git işine, başımı belaya sokma.
1. isim , isim , isim , isim , Giyeceği daraltmak veya kısaltmak için yapılan eğreti dikiş
1. Bu kolun kasıntısını sökmeli.
1. Bu kolun kasıntısını sökmeli.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenme, kurum, gurur
3. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Büyüklenen, gururlanan ve bunu davranışlarıyla belli eden (kimse)
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kasıntısı olan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenen, kurumlu, kibirli, gururlu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kasıntısı olmayan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenmeyen, kurumlu, gururlu davranmayan
1. baskı yaparak veya kıyıcı davranışlarla bir topluluğu ezmek, zulmetmek
1. Karaköy civarını kasıp kavuran iki serseri çocuğu enselerinden yakalayıp huzuruna getirmiştim.
1. Karaköy civarını kasıp kavuran iki serseri çocuğu enselerinden yakalayıp huzuruna getirmiştim.
2. çok zarar vermek, mahvetmek
1. Derhâl asabi, ince, deli sesi çınlamaya başlar, etrafı kasıp kavurur ve kıyametleri koparırdı.
1. Derhâl asabi, ince, deli sesi çınlamaya başlar, etrafı kasıp kavurur ve kıyametleri koparırdı.
3. çok etkilemek, hüküm sürmek
1. Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir ayaz vardı.
1. Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir ayaz vardı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Köşk
1. Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş.
1. Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş.
Lisan : Arapça ḳaṣr
1. isim , isim , meteoroloji , meteoroloji , isim , isim , meteoroloji , meteoroloji , Rüzgâr çizelgesinde hızı 64 veya daha fazla deniz mili olan ve kuvveti 12 ile gösterilen rüzgâr
1. Bu ağaç yalnız büyük bir kasırga ile silkeleniyor.
1. Bu ağaç yalnız büyük bir kasırga ile silkeleniyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Duyguların patlak verişi, büyük heyecan, coşku
1. Bu, içimdeki şiiri, kasırgayı hemen dindirdi.
1. Bu, içimdeki şiiri, kasırgayı hemen dindirdi.
Telaffuz : kası'rga
1. isim , isim , isim , isim , Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler
2. Yollarda araçların hızını düşürmek için yapılan, türlü biçimlerde tümsek
3. Bir yolun doğrultusunu dik kesen bir yandan öbür yana geçen ark
Lisan : Fransızca cassis
kastetmek, suikast
1. isim , isim , isim , isim , Amaç, istek, maksat
1. Benim durumumdan kasıt, günbegün artış kaydeden içki tüketimimdi.
1. Benim durumumdan kasıt, günbegün artış kaydeden içki tüketimimdi.
2. Öldürmeyi, yaralamayı veya zarar vermeyi isteme, kötü niyet
Lisan : Arapça ḳaṣd
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İsteyerek, bilerek yapılan, maksatlı
1. Bu yüzden İstanbul'un, perde perde sis ardına çekilmekteki ısrarını, kasıtlı bir husumet, kendisine yöneltilmiş bir hakaret gibi algıladı.
1. Bu yüzden İstanbul'un, perde perde sis ardına çekilmekteki ısrarını, kasıtlı bir husumet, kendisine yöneltilmiş bir hakaret gibi algıladı.
1. -i , -i , -i , -i , Kaşıma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Kaşımaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Kasa başında oturarak para alıp kasa fişi veren kimse, kasadar
Lisan : İtalyanca cassiere