Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kasınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kasılıp kalmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenmek, kibirlenmek, kendini beğenmek


kaşınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kaşıntısı olmak, kaşıma isteği duymak

Örnek:

1. Başım kaşınıyor.

1. Başım kaşınıyor.

2. Kendi kendini kaşımak

Örnek:

1. Kedi kaşınıyor.

1. Kedi kaşınıyor.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kötü bir karşılık gerektiren davranışlarda bulunmak

Örnek:

1. Sen kaşınıyorsun galiba, git işine, başımı belaya sokma.

1. Sen kaşınıyorsun galiba, git işine, başımı belaya sokma.


kasıntı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giyeceği daraltmak veya kısaltmak için yapılan eğreti dikiş

Örnek:

1. Bu kolun kasıntısını sökmeli.

1. Bu kolun kasıntısını sökmeli.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenme, kurum, gurur

3. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Büyüklenen, gururlanan ve bunu davranışlarıyla belli eden (kimse)


kaşıntı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vücutta kaşınma isteği uyandıran duygu


kasıntılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kasıntısı olan

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenen, kurumlu, kibirli, gururlu


kaşıntılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaşıntısı olan


kasıntısız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kasıntısı olmayan

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Büyüklenmeyen, kurumlu, gururlu davranmayan


kasıp kavurmak
Anlamı:

1. baskı yaparak veya kıyıcı davranışlarla bir topluluğu ezmek, zulmetmek

Örnek:

1. Karaköy civarını kasıp kavuran iki serseri çocuğu enselerinden yakalayıp huzuruna getirmiştim.

1. Karaköy civarını kasıp kavuran iki serseri çocuğu enselerinden yakalayıp huzuruna getirmiştim.

2. çok zarar vermek, mahvetmek

Örnek:

1. Derhâl asabi, ince, deli sesi çınlamaya başlar, etrafı kasıp kavurur ve kıyametleri koparırdı.

1. Derhâl asabi, ince, deli sesi çınlamaya başlar, etrafı kasıp kavurur ve kıyametleri koparırdı.

3. çok etkilemek, hüküm sürmek

Örnek:

1. Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir ayaz vardı.

1. Dışarıda ortalığı kasıp kavuran bir ayaz vardı.


kasır
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Köşk

Örnek:

1. Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş.

1. Padişah bu kasırdan donanmanın sefere çıkışını izlermiş.


Lisan : Arapça ḳaṣr

kasırga
Anlamı:

1. isim , isim , meteoroloji , meteoroloji , isim , isim , meteoroloji , meteoroloji , Rüzgâr çizelgesinde hızı 64 veya daha fazla deniz mili olan ve kuvveti 12 ile gösterilen rüzgâr

Örnek:

1. Bu ağaç yalnız büyük bir kasırga ile silkeleniyor.

1. Bu ağaç yalnız büyük bir kasırga ile silkeleniyor.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Duyguların patlak verişi, büyük heyecan, coşku

Örnek:

1. Bu, içimdeki şiiri, kasırgayı hemen dindirdi.

1. Bu, içimdeki şiiri, kasırgayı hemen dindirdi.


Telaffuz : kası'rga

kasis
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler

2. Yollarda araçların hızını düşürmek için yapılan, türlü biçimlerde tümsek

3. Bir yolun doğrultusunu dik kesen bir yandan öbür yana geçen ark


Lisan : Fransızca cassis

kasıt

İlgili Kelimeler:

kastetmek, suikast

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Amaç, istek, maksat

Örnek:

1. Benim durumumdan kasıt, günbegün artış kaydeden içki tüketimimdi.

1. Benim durumumdan kasıt, günbegün artış kaydeden içki tüketimimdi.

2. Öldürmeyi, yaralamayı veya zarar vermeyi isteme, kötü niyet


Lisan : Arapça ḳaṣd

kasıtlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İsteyerek, bilerek yapılan, maksatlı

Örnek:

1. Bu yüzden İstanbul'un, perde perde sis ardına çekilmekteki ısrarını, kasıtlı bir husumet, kendisine yöneltilmiş bir hakaret gibi algıladı.

1. Bu yüzden İstanbul'un, perde perde sis ardına çekilmekteki ısrarını, kasıtlı bir husumet, kendisine yöneltilmiş bir hakaret gibi algıladı.


kasıtlıca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kasıtlı bir biçimde


Telaffuz : kasıtlı'ca

kasıtlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kasıtlı olma durumu


kaşıtma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaşıtmak işi


kaşıtmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kaşıma işini yaptırmak


kasıtsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İsteyerek, bilerek yapılmayan, maksatsız


kasıtsızca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kasıtsız bir biçimde


Telaffuz : kasıtsı'zca

kasıtsızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kasıtsız olma durumu


kaşıttırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaşıttırmak işi


kaşıttırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kaşıtma işini yaptırmak


kaşıyabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaşıyabilmek işi


kaşıyabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kaşıma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Kaşımaya gücü yetmek


kasiyer
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kasa başında oturarak para alıp kasa fişi veren kimse, kasadar


Lisan : İtalyanca cassiere