92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Kasap olma durumu, etçilik
2. Kasabın yaptığı iş, etçilik
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kesilmek üzere kesimevine gönderilen (hayvan)
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kan dökücülük, hunharlık
1. `ele geçeceği, ortaya çıkacağı daha belli olmayan şey için önceden hazırlık yapmak doğru değildir` anlamında kullanılan bir söz
kaşar peyniri
1. isim , isim , isim , isim , Koyun sütünden yapılan, genellikle tekerlek biçiminde, sarımtırak, yağlı bir peynir
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte
1. Baş kasarası, kıç kasarası.
1. Baş kasarası, kıç kasarası.
Lisan : İtalyanca cassero
Telaffuz : kasa'ra
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir işte, bir hareketle çok deneyim kazanmak
1. Öteki, çok kadınla oynaşmış ve hatta yatıp kalkmış, sevda damarları kaşarlanmış bir gençti.
1. Öteki, çok kadınla oynaşmış ve hatta yatıp kalkmış, sevda damarları kaşarlanmış bir gençti.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymaz olmak
1. Bu vadideki kaşarlanmış idmanlarına rağmen onları da ara sıra atlatanlar bulunur.
1. Bu vadideki kaşarlanmış idmanlarına rağmen onları da ara sıra atlatanlar bulunur.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaşarla yapılmış
1. Kaşarlı tost.
1. Kaşarlı tost.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hoşa gitmeyen bir harekete veya bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymayan
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Oyunda açıkgöz, kurnaz olan
1. isim , isim , isim , isim , Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir bıçak türü
1. Haydi yürü, dedikçe kasaturanın sırtını da yapıştırıyordu.
1. Haydi yürü, dedikçe kasaturanın sırtını da yapıştırıyordu.
Lisan : İtalyanca cacciatora
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Üzüntü, tasa, kaygı, sıkıntı
Lisan : Arapça ḳasāvet
Telaffuz : kasa:vet
1. üzülmek, tasalanmak
1. Dövüşen yiğitler de boyanır kana / Kasavet mi çeker seni doğuran ana
1. Dövüşen yiğitler de boyanır kana / Kasavet mi çeker seni doğuran ana
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kasavet sahibi olmak
1. Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle.
1. Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de kasavetlenmeyesin öyle.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzüntülü, sıkıntılı, tasalı, kaygılı
1. Oğullarından biri, sanki bir ölüm haberi getirir gibi kasavetli bir yüzle yanına sokuldu.
1. Oğullarından biri, sanki bir ölüm haberi getirir gibi kasavetli bir yüzle yanına sokuldu.
1. `sıkıntısı, kaygısı olmayan kimse, her konuda rahat konuşur` anlamında kullanılan bir söz
1. işletmelerde nöbetleşe çalışan kasadarlar kasa mevcudunu birbirine aktarmak
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Başa ve alna bağlanan bağ, çatkı
Telaffuz : ka'şbastı
1. isim , isim , isim , isim , Damga, mühür
2. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Belirlenmiş sürelerde çalışanlara ödenen ücret
Lisan : Fransızca cachet
1. isim , isim , isim , isim , Toz ilaçların içine konulduğu, yutulmaya uygun, güllaçtan küçük kap
1. Cebinden bir hap kutusu çıkarıp iki kaşeyi bir arada yuttu.
1. Cebinden bir hap kutusu çıkarıp iki kaşeyi bir arada yuttu.
Lisan : Fransızca cachet
kâseifağfur
1. isim , isim , isim , isim , Cam, çini, toprak vb.nden yapılmış derince çanak
1. Kocaman bakır kâsede kuskus çorbası vardı.
1. Kocaman bakır kâsede kuskus çorbası vardı.
Lisan : Farsça kāse
Telaffuz : kâ:se
1. isim , isim , isim , isim , Küçük kâse
2. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Kulağın dolambacında bulunan ve lenf ile dolu olan küçük zarsı organ