92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Karışmak işi
1. Kendi dillerine başka bir dilden en küçük bir şeyin karışmasına göz yumamazlar.
1. Kendi dillerine başka bir dilden en küçük bir şeyin karışmasına göz yumamazlar.
2. Engelleme, araya girme, müdahale
3. Düzeni bozulma
1. -e , -e , -e , -e , İki veya ikiden çok şey bir araya gelip birbirinin içinde dağılmak, birbirinin içine girmek
1. Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı.
1. Araba sallana sallana içim bağrım birbirine karıştı.
2. Düzensiz, dağınık olmak
1. Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa karışmış bir hâlde geldi.
1. Yanıma her tarafı titreyerek sapsarı, sakal bıyığa karışmış bir hâlde geldi.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bulanmak, duruluğunu yitirmek
1. Hava birden karıştı. Zihnim karıştı.
1. Hava birden karıştı. Zihnim karıştı.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Açıklığını yitirmek, anlaşılması güçleşmek
1. Kaymakam işin karıştığını anlayarak...
1. Kaymakam işin karıştığını anlayarak...
5. Müdahale etmek, araya girmek
1. Sokakta herkes kadın kıyafetine karışmak hakkını kendinde görürdü.
1. Sokakta herkes kadın kıyafetine karışmak hakkını kendinde görürdü.
6. Engellemek, araya girmek
7. Bir araya gelmek, katılmak
1. Bingazi'deki muharebeye karışmak için beraber yola çıktığım arkadaş Kahire'de hastalanmıştı.
1. Bingazi'deki muharebeye karışmak için beraber yola çıktığım arkadaş Kahire'de hastalanmıştı.
8. İlgilenmek, müdahale etmek, el atmak
1. Ben, dedim, başkalarının soyadlarına nasıl karışabilirim?
1. Ben, dedim, başkalarının soyadlarına nasıl karışabilirim?
9. Yetkisinde bulunmak, bakmak, iş edinmek, işi olmak
1. Bu işe belediye karışır.
1. Bu işe belediye karışır.
1. -e , -e , -i , -i , -le , -le , -e , -e , -i , -i , -le , -le , Karıştırma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Atıldığın bu macerada yolunu kaybedecek olursan bu düş atlasının sayfalarını karıştırabilirsin.
1. Atıldığın bu macerada yolunu kaybedecek olursan bu düş atlasının sayfalarını karıştırabilirsin.
2. Karıştırmaya gücü yetmek
3. Karıştırma becerisi bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , İki veya daha çok maddeyi birbiri içinde dağıtmaya, karıştırmaya yarayan araçların genel adı
2. teknik , teknik , teknik , teknik , Çeşitli besin maddelerini karıştırma ve çarpma işinde kullanılan araç veya alet
3. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Ortalığı birbirine katan, fitneci, müfsit
1. -e , -e , -i , -i , -le , -le , -e , -e , -i , -i , -le , -le , Ansızın veya çabucak karıştırmak
Telaffuz : karıştırı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Karıştırmak işi
1. Sayfalarını karıştırmaya kalkınca içinden masaya bir kurşun düştü.
1. Sayfalarını karıştırmaya kalkınca içinden masaya bir kurşun düştü.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Karışma işini yaptırmak
2. -i , -i , -i , -i , İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak
1. Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım.
1. Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım.
3. -i , -i , -i , -i , Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek
1. Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, bir tencereyi karıştırıyor hem de için için ağlıyordu.
1. Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, bir tencereyi karıştırıyor hem de için için ağlıyordu.
4. -i , -i , -i , -i , Kurcalamak, oynamak
5. -i , -i , -i , -i , Göz atmak, araştırmak, incelemek
1. Saatlerce, istediğim kitapları, divanları, Servetifünun koleksiyonlarını karıştırdım.
1. Saatlerce, istediğim kitapları, divanları, Servetifünun koleksiyonlarını karıştırdım.
6. -i , -i , -i , -i , Üstünkörü okumak
1. Verdiğim cevapları dinlemiyor gibi dalgın, parmaklarıyla bir risaleyi karıştırıyordu.
1. Verdiğim cevapları dinlemiyor gibi dalgın, parmaklarıyla bir risaleyi karıştırıyordu.
7. Ayırt edememek, tam olarak seçememek
1. Siz düşle gerçeği birbirine karıştırıyorsunuz.
1. Siz düşle gerçeği birbirine karıştırıyorsunuz.
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Donanımı çok güvenli, polis veya asker taşıma aracı
Lisan : İngilizce carrier
1. isim , isim , isim , isim , Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık
1. Yok, Hamlet gibi başladım. Hamlet gibi bitireceğim. Benim için bu bir kariyer meselesidir.
1. Yok, Hamlet gibi başladım. Hamlet gibi bitireceğim. Benim için bu bir kariyer meselesidir.
Lisan : Fransızca carrière
1. isim , isim , isim , isim , Kariyerizm öğretisine bağlı olan kimse
Lisan : Fransızca carriériste
1. isim , isim , isim , isim , Kariyer yapmayı en yüksek amaç olarak gören düşünce sistemi
1. İdealizmin zamanla kariyerizme dönüşmesi çağımızın en büyük dramlarından biri.
1. İdealizmin zamanla kariyerizme dönüşmesi çağımızın en büyük dramlarından biri.
Lisan : Fransızca carriérisme
1. isim , isim , isim , isim , Etkileyicilik
1. Senin o eşsiz karizmanı kimse yakalayamadı, senin gibisi gelmedi.
1. Senin o eşsiz karizmanı kimse yakalayamadı, senin gibisi gelmedi.
Lisan : Fransızca charisme
Telaffuz : kari'zma
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Etkileyici
Lisan : Fransızca charismatique
Telaffuz : kari'zmatik