Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
karınma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karınmak işi


karınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sallanarak karışmak

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Çiftleşmek


karınsa
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kuşların tüy değiştirme zamanı


karıntası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Pastırmada kullanılan hayvanın göbek etleri


Telaffuz : karı'ntası

karıntı
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Anaforlarda oluşan çevrinti

2. Geminin yanından vurarak gemiyi sarsan dalga


karış

İlgili Kelimeler:

karış karış, bir karış

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parmaklar birbirinden uzak duracak biçimde gergin duran elde, başparmak ile serçe parmağın uçları arasındaki açıklık

Örnek:

1. Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti.

1. Yürüyüp geçeceğim, basacağım yerlerin her bir karış mübarek toprağı benim için mukaddesti.


karış karış
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bir şeyi her yönüyle, inceden inceye, hiçbir tarafını ihmal etmeksizin


karış karış bilmek
Anlamı:

1. en ince ayrıntısına kadar biliyor olmak

Örnek:

1. Buraların girdisini çıktısını, deliğini kovuğunu karış karış bilir.

1. Buraların girdisini çıktısını, deliğini kovuğunu karış karış bilir.


karış karış dolaşmak
Anlamı:

1. her yeri gezmek

Örnek:

1. Ben Türk köylerini karış karış dolaştım, bilirim.

1. Ben Türk köylerini karış karış dolaştım, bilirim.


karışabilirlik
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , fizik , fizik , isim , isim , kimya , kimya , fizik , fizik , Gaz veya sıvı çözeltilerin birbirleriyle bulanıklık, çökme veya jelleşme yapmadan karışabilmesi özelliği


karışabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karışabilmek işi


karışabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Karışma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. İlgiyle izledi onları ama aralarına karışabilecek olsa bile bunu yapmak istediğini sanmıyordu.

1. İlgiyle izledi onları ama aralarına karışabilecek olsa bile bunu yapmak istediğini sanmıyordu.


karışanı görüşeni olmamak
Anlamı:

1. işine kimse karışmamak, özgür olmak


Ön Takı : (birinin)

karısı ağızlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Karı ağızlı


karısı ağızlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karı ağızlılık


karısı köylü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Karısının yakınlarını benimseyip kendi yakınlarını unutan (erkek)

2. Kılıbık


karısı köylülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karısı köylü olma durumu


karışık

İlgili Kelimeler:

karmakarışık

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş

Örnek:

1. Karışık salata.

1. Karışık salata.

2. Düzensiz, dağınık, intizamsız

3. Karışmış

Örnek:

1. Ağzından kanla karışık diş parçalarını, onu yumruklayanların suratlarına tükürdü.

1. Ağzından kanla karışık diş parçalarını, onu yumruklayanların suratlarına tükürdü.

4. Saf olmayan, mağşuş

Örnek:

1. Karışık süt.

1. Karışık süt.

5. Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan

Örnek:

1. Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık, dolambaçlı işten!

1. Bana ne, bu bir yığın ne olduğunu anlamadığım, karışık, dolambaçlı işten!

6. Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık

Örnek:

1. Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın.

1. Tuhaf şey! Hakikaten karışık bir kadın.

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dolu

Örnek:

1. Serin rüzgârlarını deniz kesti keseli /Tıkıyor göğüsleri kum karışık sam yeli

1. Serin rüzgârlarını deniz kesti keseli /Tıkıyor göğüsleri kum karışık sam yeli

8. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan


karışıklık

İlgili Kelimeler:

bellek karışıklığı, kelime karışıklığı, söz karışıklığı, zihin karışıklığı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karışık olma durumu, keşmekeş, keşmekeşlik, teşevvüş


karışılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karışılmak işi


karışılmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Karışma işi yapılmak, müdahale edilmek


karışım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birden çok şeyin karıştırılmasıyla elde edilen veya ortaya çıkan şey, kokteyl

Örnek:

1. Melez bir insan ırkının karışımı, bu adama kuvvet vermiş.

1. Melez bir insan ırkının karışımı, bu adama kuvvet vermiş.

2. kimya , kimya , kimya , kimya , İki veya daha çok maddenin kimyasal tepkimeye girmeden bir araya gelmesi, mahlut


karısının üstüne evlenmek
Anlamı:

1. karısı varken bir kadınla daha evlenmek

Örnek:

1. Fakat hanımefendi, bugün İstanbul'da karısının üstüne evlenmiş kaç erkek var?

1. Fakat hanımefendi, bugün İstanbul'da karısının üstüne evlenmiş kaç erkek var?


karışıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Karışıvermek işi


karışıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -le , -le , -e , -e , -le , -le , Ansızın karışmak

Örnek:

1. Bir tek sözle ortalık karışıvermiş.

1. Bir tek sözle ortalık karışıvermiş.


Telaffuz : karışı'vermek