92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şey için karar verilmek
1. Bu iş artık kararlaştı.
1. Bu iş artık kararlaştı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kararlaştırma işi yapılmak
1. Gezinti saat beşe kararlaştırıldı.
1. Gezinti saat beşe kararlaştırıldı.
1. -i , -i , -i , -i , Bir konunun, bir işin herhangi bir yolda yapılmasıyla ilgili kesin düşünce belirlemek, tayin etmek
1. Yola çıkma gününü kararlaştırdılar.
1. Yola çıkma gününü kararlaştırdılar.
kararlı dalga, kararlı denge
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kesin karar vermiş olan
1. Hatta bu kararlı ve aceleci hâliyle katil suratlı kahveciyi ürkütmeyi başardığı bile söylenebilirdi.
1. Hatta bu kararlı ve aceleci hâliyle katil suratlı kahveciyi ürkütmeyi başardığı bile söylenebilirdi.
2. Kararında direnen, kararını değiştirmeyen
1. Eskiden çok kararlıyken şimdi gevşemiş gibi idi.
1. Eskiden çok kararlıyken şimdi gevşemiş gibi idi.
3. Dengeli
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir güç etkisiyle hareket ettikten sonra gene aynı duruma gelen cisimlerin konumu
1. isim , isim , isim , isim , Kararlı olma durumu, istikrar
1. Başlangıçta birbirimize benzer iki çocukken o, kararlılıkla kendini korudu.
1. Başlangıçta birbirimize benzer iki çocukken o, kararlılıkla kendini korudu.
2. kimya , kimya , kimya , kimya , Boyanın zamanla özelliklerini değiştirmeme durumu
1. isim , isim , isim , isim , Kararmak işi
1. Hava kararmaya yüz tutunca, içine bir daralma geliyor çocuğun.
1. Hava kararmaya yüz tutunca, içine bir daralma geliyor çocuğun.
2. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Görüntülerin gittikçe kararıp görünmez duruma geçmesine dayanan bir noktalama türü
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Rengi karaya dönmek, siyahlaşmak
2. Işık sönmek, kısılmak veya gücü azalmak
1. Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı.
1. Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı.
3. Ateş sönmeye yüz tutmak
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kederlenmek, canı sıkılmak
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Niteliğini yitirmek
1. Eşsiz hafızası sönüyor, sağduyusu kararıyordu.
1. Eşsiz hafızası sönüyor, sağduyusu kararıyordu.
kanun hükmünde kararname
1. isim , isim , isim , isim , Cumhurbaşkanının onayladığı hükûmet kararı
1. Bir sabah bir kasabada uyanırsınız o gün bir kararname imzalanır, akşama bir şehirli olursunuz.
1. Bir sabah bir kasabada uyanırsınız o gün bir kararname imzalanır, akşama bir şehirli olursunuz.
2. Bakanlar Kuruluna verilen yetkilere dayanarak alınan karar
1. Hükûmetin çıkardığı kararnameden söz ediyorlar.
1. Hükûmetin çıkardığı kararnameden söz ediyorlar.
3. Bu kararı bildiren resmî yazı
1. Tayin ve terfi kararnameleri.
1. Tayin ve terfi kararnameleri.
Lisan : Arapça ḳarār + Farsça nāme
Telaffuz : kararna:me
kararsız denge
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kararı olmayan
1. Kararsız adam.
1. Kararsız adam.
2. Karar vermekte güçlük çeken, duruksun, tereddütlü, bikarar, mütereddit
1. Çalı kuşu gibi daldan dala konan kararsız bir çocuktu.
1. Çalı kuşu gibi daldan dala konan kararsız bir çocuktu.
3. Dengesiz
1. Kararsız hava.
1. Kararsız hava.
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Denge durumundaki cismin küçük bir yer değiştirmesiyle bozulan denge
1. isim , isim , isim , isim , Kararsız olma durumu, tereddüt
1. Benim yerimde kim olsa başka türlü yapamayacağına emin olduğumdan bu kararsızlıklarımı mazur görüyorum.
1. Benim yerimde kim olsa başka türlü yapamayacağına emin olduğumdan bu kararsızlıklarımı mazur görüyorum.
2. Düzensizlik, istikrarsızlık
1. Bu ne kararsızlık, ne döneklik, muttasıl dil değiştiriyoruz.
1. Bu ne kararsızlık, ne döneklik, muttasıl dil değiştiriyoruz.
1. -i , -i , -i , -i , Karartma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Elektrik düğmesini çevirir gibi nasıl da kafalarını karartıveriyorlar, karartabiliyorlar?
1. Elektrik düğmesini çevirir gibi nasıl da kafalarını karartıveriyorlar, karartabiliyorlar?
2. Karartmaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Karaltı
1. Ayın aksi içinden bir karartı geçiyordu.
1. Ayın aksi içinden bir karartı geçiyordu.
2. Kararmış yer, siyahlık
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Karanlık duruma getirilmesini sağlamak
1. Pencereler harp dolayısıyla karartılmış olduğundan müthiş bir karanlık içinde kalabalık kaynaşıyordu.
1. Pencereler harp dolayısıyla karartılmış olduğundan müthiş bir karanlık içinde kalabalık kaynaşıyordu.