92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kalın duruma gelmek
1. Ses Sevim'in sesi fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses.
1. Ses Sevim'in sesi fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses.
ensesi kalınlık
1. isim , isim , isim , isim , Kalın olma durumu
2. Cisimlerde uzunluk ve genişlik dışında üçüncü boyut
1. Bu beş katlı Galata kulesi kalınlığındaki korkunç apartmanın sakinleri hep debdebe içinde yüzmüş insanlarmış.
1. Bu beş katlı Galata kulesi kalınlığındaki korkunç apartmanın sakinleri hep debdebe içinde yüzmüş insanlarmış.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kalma işi yapılmak
1. Akşama kadar orada kalınır mı?
1. Akşama kadar orada kalınır mı?
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Levreğe benzer bir balık
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Artıp kalan şey, bakiye
2. Eski çağlardan kalmış şehir veya yapı, ören, harabe
1. Efes, Bergama'nın kalıntıları, ulaştıkları uygarlığı serer gözler önüne.
1. Efes, Bergama'nın kalıntıları, ulaştıkları uygarlığı serer gözler önüne.
3. İz, işaret
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir toplum, kültür, uygarlık vb.nden artakalan şey
1. Bu babacan, filozof ve hazırcevap insanlar kuşağı, tükenen bir görgü devrinin son kalıntıları gibidir.
1. Bu babacan, filozof ve hazırcevap insanlar kuşağı, tükenen bir görgü devrinin son kalıntıları gibidir.
kalıp kıyafet, kalıp sigarası, alçı kalıp, basmakalıp, baskı kalıbı, basma kalıbı, buz kalıbı, pasta kalıbı, silme kalıbı, yüz kalıbı
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeye biçim vermeye veya eski biçimini korumaya yarayan araç
1. İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir.
1. İstenilen kalıplarda ve istenilen nüanslarda heykeller yapılabilir.
2. Biçki modeli, patron
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Genellikle küp biçiminde yapılan
1. Bir kalıp peynir.
1. Bir kalıp peynir.
2. İki kalıp sabun.
2. İki kalıp sabun.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gösterişli görünüş
1. Kalıbına bakarsan aslan gibi.
1. Kalıbına bakarsan aslan gibi.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Biçim, durum
1. Muayyen bir kalıba girecek insana benzemiyordu.
1. Muayyen bir kalıba girecek insana benzemiyordu.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yenilikten uzak, özgün olmayan
Lisan : Arapça ḳālib
1. olduğu gibi kalmak
1. Lakin sonra mandalın gürültüsü, kanadın gıcırtısını duyunca hemen yerine donmuş, yatmış, kalıp kesilmişti.
1. Lakin sonra mandalın gürültüsü, kanadın gıcırtısını duyunca hemen yerine donmuş, yatmış, kalıp kesilmişti.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Dış görünüş
1. Ne adını sanını ne kalıbını kıyafetini ne oturup kalkışını ne huyunu beğenirdim.
1. Ne adını sanını ne kalıbını kıyafetini ne oturup kalkışını ne huyunu beğenirdim.
1. `gösterişli bir vücut, iyi bir giyim kuşam, kişiye insanlık değeri kazandırmaz` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sigara sarma makinesinden çıkmış sigara
1. Derdi günü benden birkaç kalıp sigarası almaktır.
1. Derdi günü benden birkaç kalıp sigarası almaktır.
1. isim , isim , isim , isim , Kalıp yapan veya satan kimse
2. Görevi herhangi bir şeyi kalıba vurmak olan kimse
3. Beton kalıplarını yapan kimse
silindir kalıplama
1. isim , isim , isim , isim , Kalıplamak işi
1. -i , -i , -i , -i , Biçimi bozulmuş bir şeyi düzeltmek için kalıba geçirmek, kalıba vurmak