92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Belli bir kalıp verilmek, kalıba vurulmak
basmakalıplaşma
1. isim , isim , isim , isim , Kalıplaşmak işi
1. Yurt ve özgürlük için ses yükseltmiş, her türlü kalıplaşmanın dışına çıkmaya çalışmıştır.
1. Yurt ve özgürlük için ses yükseltmiş, her türlü kalıplaşmanın dışına çıkmaya çalışmıştır.
basmakalıplaşmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Belli bir biçim almak, klişeleşmek
2. Görevini yitirmek
1. `Birisi, kimisi` kelimelerindeki -i iyelik eki kalıplaşmıştır.
1. `Birisi, kimisi` kelimelerindeki -i iyelik eki kalıplaşmıştır.
3. Durumunu sürdürmek, belli bir durumun dışına çıkmamak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Durumunu sürdüren, belli bir durumun dışına çıkmayan
kalıplı kıyafetli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kalıplanmış olan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düzgün, biçimli
1. Hüseyin Efendi ütülü pantolonu, kalıplı fesi, yeni kravatı, temiz gömleği ve olgun konuşması ile sahiden efendiydi.
1. Hüseyin Efendi ütülü pantolonu, kalıplı fesi, yeni kravatı, temiz gömleği ve olgun konuşması ile sahiden efendiydi.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İri yapılı, heybetli
1. Bu, eski külhanbeyi biçiminde yürüyen kalıplı bir katildi.
1. Bu, eski külhanbeyi biçiminde yürüyen kalıplı bir katildi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gösterişli, bakımlı
1. Daire de değiştirilmiş, gözlüklü, kalıplı kıyafetli adamlar ortaya çıkmış.
1. Daire de değiştirilmiş, gözlüklü, kalıplı kıyafetli adamlar ortaya çıkmış.
basmakalıplık
1. isim , isim , isim , isim , Kalıp yapmaya veya koymaya yarayan şey
kalıpsız kıyafetsiz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kalıba dökülmemiş
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Biçimsiz, düzgün olmayan
1. Kalıpsız kırmızı büyük fesi, tıpkı bir ibik gibi duruyordu.
1. Kalıpsız kırmızı büyük fesi, tıpkı bir ibik gibi duruyordu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Gösterişsiz, bakımsız
1. isim , isim , isim , isim , Jamaika'dan yayılmış iki zamanlı bir dans
2. Bu dansın müziği
Lisan : Fransızca calypso
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kökün büyüme bölgesinin üzerini örten yüksük biçiminde koruyucu doku
Lisan : Fransızca calyptre
Telaffuz : kali'ptra
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Miras
1. Toprakları üzerinde gelmiş geçmiş eski uygarlıkların insancıl kalıtını özümlemişti.
1. Toprakları üzerinde gelmiş geçmiş eski uygarlıkların insancıl kalıtını özümlemişti.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kalıtım yoluyla geçmiş olan şey
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Görenekler yoluyla yerleşmiş olan tutum veya davranış biçimi
1. isim , isim , isim , isim , Bir kalıttan yasalar gereğince yararlanan kimse, mirasçı, vâris