Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kaldırmak fiil

İlgili Kelimeler:

başkaldırmak

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bulunduğu yerden almak

Örnek:

1. Örtüyü masanın üzerinden kaldır.

1. Örtüyü masanın üzerinden kaldır.

2. Yukarı doğru hareket ettirmek

Örnek:

1. Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.

1. Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.

3. Yükseltmek

Örnek:

1. Duvarı bir metre daha kaldırmalı.

1. Duvarı bir metre daha kaldırmalı.

4. Ürün toplamak, taşımak

Örnek:

1. İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu.

1. İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu.

5. Çekmek, taşımak

Örnek:

1. Bu araba bu yükü kaldırmaz.

1. Bu araba bu yükü kaldırmaz.

6. Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek

Örnek:

1. Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir.

1. Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir.

7. -e , -e , -e , -e , Hastayı hastaneye götürmek

Örnek:

1. Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar.

1. Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar.

8. Tören yaparak ölüyü gömmek

9. Toplamak

Örnek:

1. Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar.

1. Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar.

10. Alıp başka yere götürmek

11. Uyandırmak

Örnek:

1. Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni

1. Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni

12. Piyasadan çekmek

Örnek:

1. İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.

1. İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.

13. Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak

Örnek:

1. Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.

1. Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.

14. Kaçırmak

Örnek:

1. Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü.

1. Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü.

15. İyi etmek, iyileştirmek

Örnek:

1. Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.

1. Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.

16. Bir şeyden çokça satın almak

17. Tayin etmek, atamak

Örnek:

1. Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler.

1. Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler.

18. Yok etmek, ortadan silmek

Örnek:

1. Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır.

1. Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır.

19. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Uygun gelmek, yakışmak

Örnek:

1. Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.

1. Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.

20. argo , argo , argo , argo , Çalmak, aşırmak


kaldırtabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaldırtabilmek işi


kaldırtabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kaldırtma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Kaldırtmaya gücü yetmek


kaldırtıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaldırtıvermek işi


kaldırtıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kaldırıvermek

Örnek:

1. Saatte bu iki yere ayrı iki vapur kaldırtıverin, ne olur?

1. Saatte bu iki yere ayrı iki vapur kaldırtıverin, ne olur?


Telaffuz : kaldırtı'vermek

kaldırtma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaldırtmak işi


kaldırtmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kaldırma işini yaptırmak


kale

İlgili Kelimeler:

kale bedeni, kalebent, kale çizgisi, kale vuruşu, uçankale

Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Düşmanın gelmesi beklenilen yollar üzerinde, askerî önem taşıyan şehirlerde, geçit ve dar boğazlarda güvenliği sağlamak için yapılan kalın duvarlı, burçlu, mazgallı yapı, kermen

Örnek:

1. Onu kalenin yanındaki küçük mezarlığa, bir zeytin ağacının yanına gömdüler.

1. Onu kalenin yanındaki küçük mezarlığa, bir zeytin ağacının yanına gömdüler.

2. Satranç tahtasının dört köşesine dikilen, tahtanın bir tarafından diğer tarafına kadar düz olarak boş hanelerde gidebilen kale biçiminde taş

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer

4. spor , spor , spor , spor , Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer


Lisan : Arapça ḳalʿa

Kale
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Denizli iline bağlı ilçelerden biri

2. Malatya iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ka'le

kale almamak
Anlamı:

1. önem vermemek, hesaba katmamak, sözünü etmeye değer bulmamak


kale bedeni
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalenin burçları arasında yer alan üstü mazgal ve siperlerle örülmüş kalın duvar


kale çizgisi
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbol vb. top oyunlarında, oyun alanının sınırlarını gösteren ve kale hizasında olan çizgi


kale gibi
Anlamı:

1. çok büyük, sağlam (yapı)

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kendisine güvenilen güçlü (kimse)


kale vuruşu
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Futbolda topun karşı takım oyuncuları tarafından kale çizgisi dışına çıkarılması sonucunda, genellikle kaleci aracılığıyla oyuna yeniden başlanması için yapılan atış


kalebent
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kale dışına çıkmamaya hüküm giyen suçlu


Lisan : Arapça ḳalʿa + Farsça bend

kalebent etmek
Anlamı:

1. suçluluğu yüzünden mahkûm etmek

Örnek:

1. Jön Türklerle alakası var diye, insanı dünyanın öbür ucuna kalebent ediverirler.

1. Jön Türklerle alakası var diye, insanı dünyanın öbür ucuna kalebent ediverirler.


kalebentlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalebent olma durumu


kaleci
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Bazı top oyunlarda kalenin önünde durarak topun kaleye girmesini önlemekle görevli oyuncu, file bekçisi

Örnek:

1. Sonra topu en yükseğe kaleciler vurur, çıkarırlar.

1. Sonra topu en yükseğe kaleciler vurur, çıkarırlar.


Kalecik

İlgili Kelimeler:

kalecikkarası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ankara iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : kale'ciği

kalecikkarası
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Orta Anadolu'da şarap yapımı için üretilen, kalın kabuklu, siyah renkli bir tür üzüm


kalecilik
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Kalecinin yaptığı iş, file bekçiliği


kalem

İlgili Kelimeler:

kalem açacağı, kalem aşısı, kalem beyi, kalem efendisi, kalem erbabı, kalem işi, kalem kalem, kalem kaşlı, kalem kavgası, kalem kömürü, kalem kulaklı, kalem kutusu, kalem parmaklı, kalem pil, kalem sahibi, kalem savaşçısı, kalem şuarası, kalemtıraş, bir kalem, ceffelkalem, çalakalem, dolma kalem, kamış kalem, kara kalem, kömür kalem, kurşun kalem, pastel kalem, özel kalem, sabit kalem, tükenmez kalem, bacakkalemi, boya kalemi, çamur kalemi, çelik kalemi, divan kalemi, dudak kalemi, faz kalemi, harcama kalemi, heykelci kalemi, kalafat kalemi, kontrol kalemi, kopya kalemi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç

Örnek:

1. Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir.

1. Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir.

2. Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer

Örnek:

1. Kalemindeki odacıya aylığını kırdırırmış.

1. Kalemindeki odacıya aylığını kırdırırmış.

3. Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç

Örnek:

1. Taşçı kalemi.

1. Taşçı kalemi.

2. Oymacı kalemi.

2. Oymacı kalemi.

4. Çeşit, tür

Örnek:

1. Üç kalem erzak.

1. Üç kalem erzak.

2. Beş kalem ilaç.

2. Beş kalem ilaç.

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bazı deyimlerde yazı

Örnek:

1. Kaleme almak.

1. Kaleme almak.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yazar

Örnek:

1. Peyami Safa, edebiyatımızın usta kalemlerindendir.

1. Peyami Safa, edebiyatımızın usta kalemlerindendir.


Lisan : Arapça ḳalem

kalem açacağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalemtıraş


kalem açmak
Anlamı:

1. kalemin ucunu yontup kullanılabilecek bir duruma getirmek


kalem aşısı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ucu kalem gibi kesilmiş çubukla yapılan ağaç aşısı