kaldırmak

fiil
İlgili Kelimeler:

başkaldırmak

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bulunduğu yerden almak

Örnek:

1. Örtüyü masanın üzerinden kaldır.

1. Örtüyü masanın üzerinden kaldır.

2. Yukarı doğru hareket ettirmek

Örnek:

1. Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.

1. Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.

3. Yükseltmek

Örnek:

1. Duvarı bir metre daha kaldırmalı.

1. Duvarı bir metre daha kaldırmalı.

4. Ürün toplamak, taşımak

Örnek:

1. İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu.

1. İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu.

5. Çekmek, taşımak

Örnek:

1. Bu araba bu yükü kaldırmaz.

1. Bu araba bu yükü kaldırmaz.

6. Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek

Örnek:

1. Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir.

1. Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir.

7. -e , -e , -e , -e , Hastayı hastaneye götürmek

Örnek:

1. Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar.

1. Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar.

8. Tören yaparak ölüyü gömmek

9. Toplamak

Örnek:

1. Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar.

1. Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar.

10. Alıp başka yere götürmek

11. Uyandırmak

Örnek:

1. Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni

1. Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni

12. Piyasadan çekmek

Örnek:

1. İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.

1. İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.

13. Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak

Örnek:

1. Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.

1. Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.

14. Kaçırmak

Örnek:

1. Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü.

1. Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü.

15. İyi etmek, iyileştirmek

Örnek:

1. Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.

1. Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.

16. Bir şeyden çokça satın almak

17. Tayin etmek, atamak

Örnek:

1. Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler.

1. Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler.

18. Yok etmek, ortadan silmek

Örnek:

1. Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır.

1. Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır.

19. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Uygun gelmek, yakışmak

Örnek:

1. Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.

1. Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.

20. argo , argo , argo , argo , Çalmak, aşırmak