Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kalabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalabilmek işi


kalabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kalma ihtimali bulunmak

Örnek:

1. İstanbul bu yüzden kâh gazsız kâh elektriksiz ve kâh kömürsüz kalabilir.

1. İstanbul bu yüzden kâh gazsız kâh elektriksiz ve kâh kömürsüz kalabilir.


kalafat

İlgili Kelimeler:

kalafat kalemi, kalafat yeri

Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi

Örnek:

1. Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım.

1. Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım.

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı

3. tarih , tarih , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Onarma, tamir etme


Lisan : Rumca

kalafat kalemi
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Kalafatçının kalafat yapımında veya onarımında sökme, kesme, açma işlerinde kullandığı araç


kalafat yeri
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Gemi ve kayıkların onarıldığı yer


kalafata çekmek
Anlamı:

1. gemiyi onarmak için karaya çekmek

2. argo , argo , argo , argo , azarlamak, paylamak


kalafatçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gemi ve kayıklarda kalafatlama işini yapan kimse

2. Kalafat yapan veya satan kimse


kalafatçılar
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , isim , isim , eskimiş , eskimiş , denizcilik , denizcilik , Tersane halkını oluşturan bölüklerden her biri


kalafatçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalafatçının yaptığı iş


kalafatlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalafatlamak işi


kalafatlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , denizcilik , denizcilik , -i , -i , denizcilik , denizcilik , Geminin kaplamasını kalafatla onarmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Onarmak, çekidüzen vermek


kalafatlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalafatlanmak işi


kalafatlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kalafatlama işi yapılmak

Örnek:

1. Kayıklar çarçabuk karaya çekilerek kalafatlandı.

1. Kayıklar çarçabuk karaya çekilerek kalafatlandı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Onarılmak, çekidüzen verilmek

Örnek:

1. Kalafatlandı bıyıklar, iki batman bir denk.

1. Kalafatlandı bıyıklar, iki batman bir denk.


kalafatlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kalafatı olan


kalafatsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kalafatı olmayan


kalak
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Burun, burun ucu

2. Gelin tacı

3. Tezek yığını


kalakalma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalakalmak işi


kalakalmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şey veya durum karşısında şaşırmak

Örnek:

1. Baktılar ve ani bir komutla dondurulmuşçasına öylece kalakaldılar.

1. Baktılar ve ani bir komutla dondurulmuşçasına öylece kalakaldılar.

2. Güç durumda kalmak

Örnek:

1. Arka tekerler alıp başını geçti gitti. Kırk yolcu yolun ortasında kalakaldık.

1. Arka tekerler alıp başını geçti gitti. Kırk yolcu yolun ortasında kalakaldık.


Telaffuz : kala'kalmak

kalamar
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bir tür mürekkep balığı (Loligo vulgaris)


Lisan : Rumca

kalamata

İlgili Kelimeler:

kalamata zeytini

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir tür etli ve büyük zeytin


Lisan : Rumca

Telaffuz : kalama'ta

kalamata zeytini
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalamata

Örnek:

1. Tereyağı, kalamata zeytini ve karaborsa has ekmek.

1. Tereyağı, kalamata zeytini ve karaborsa has ekmek.


kalamazo
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Banka, ticarethane vb. yerlerde kullanılan ve cilt kapakları özel bir düzen ve anahtarla gevşetilip sıkıştırılabilen defter


Lisan : İtalyanca calamazzo

kalamin
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Doğada az bulunan, güç işlenen, hidratlı çinko silikat

2. Havada, yüksek ısıda işlenen metal parçaların yüzeyinde oluşan oksit katmanı


Lisan : Fransızca calamine

Telaffuz : l ince okunur

kalamit
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Amfibol cinsinden bir mineral türü

2. İlk Çağ ağaç taşılı


Lisan : Fransızca calamite

Telaffuz : l ince okunur

kalan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kalma işini yapan

2. Artan, mütebaki

Örnek:

1. Kalan on lirayı Aliş'e verdim.

1. Kalan on lirayı Aliş'e verdim.

3. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bir çıkarmanın sonucu

4. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bölme işleminde bölünenden artan sayı