Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kahır

İlgili Kelimeler:

kahretmek, kahreylemek, kahrolmak

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yok etme, ezme, perişan etme, mahvetme

Örnek:

1. Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter.

1. Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter.

2. Derin üzüntü veya acı, sıkıntı

Örnek:

1. Hayatını alnının teriyle kazanan, yirmi yıllık geçmişi yalnız kahırlarla dolu bir Türk köylüsü.

1. Hayatını alnının teriyle kazanan, yirmi yıllık geçmişi yalnız kahırlarla dolu bir Türk köylüsü.


Lisan : Arapça ḳahr

kahır (veya kahrını) çekmek
Anlamı:

1. uzun süre sıkıntıya katlanmak

Örnek:

1. Annesine bakabilmek için akşama kadar elliye yakın yaramazın kahrını çekiyordu.

1. Annesine bakabilmek için akşama kadar elliye yakın yaramazın kahrını çekiyordu.


kahir ekseriyet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ezici çoğunluk

Örnek:

1. Eski tabirle kahir diyebileceğim ekseriyet aynı kandandır ve aynı dille konuşuyor.

1. Eski tabirle kahir diyebileceğim ekseriyet aynı kandandır ve aynı dille konuşuyor.


kahır yüzünden lütfa uğramak
Anlamı:

1. birine kötülük olsun diye yapılan iş, onun iyiliğine olmak


kahırlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kahırlanmak işi


kahırlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çok ve için için üzülmek, kederlenmek


kahırlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzüntü veya acısı çok olan

Örnek:

1. Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler.

1. Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler.

2. Üzüntü, sıkıntı dolu

Örnek:

1. Mektup yazarsan da kahırlı yazma / Okuyan bulunmaz da dert olur bana

1. Mektup yazarsan da kahırlı yazma / Okuyan bulunmaz da dert olur bana


kahkaha

İlgili Kelimeler:

kahkaha çiçeği, kahkaha fırtınası, kahkaha tufanı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yüksek sesle gülme

Örnek:

1. Kahkahayla karışık bir sesle merdivenden aşağı haykırdım.

1. Kahkahayla karışık bir sesle merdivenden aşağı haykırdım.


Lisan : Arapça ḳahḳaha

kahkaha (veya kahkahayı) basmak (veya koparmak veya salıvermek)
Anlamı:

1. kendini tutamayıp yüksek sesle gülmek

Örnek:

1. Beni yatakta görünce kahkahayı bastı.

1. Beni yatakta görünce kahkahayı bastı.

2. Senyörün etrafındakilerden biri dayanamayıp bir kahkaha salıverdi.

2. Senyörün etrafındakilerden biri dayanamayıp bir kahkaha salıverdi.


kahkaha atmak
Anlamı:

1. yüksek sesle gülmek

Örnek:

1. Herifçioğlu tınmadı bile. Bir de kahkaha atmasın mı?

1. Herifçioğlu tınmadı bile. Bir de kahkaha atmasın mı?


kahkaha çiçeği
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İki çeneklilerden, çoğu kenarları mavi bir çizgi ile çevrili beyaz, mavi, pembe veya morumsu çiçekler açan, bir veya çok yıllık, tırmanıcı ve otsu bir süs bitkisi, gündüzsefası


kahkaha fırtınası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kahkaha tufanı


kahkaha tufanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Toplu olarak atılan kahkaha


kahkaha tufanı kopmak
Anlamı:

1. birdenbire toplu olarak kahkaha atmak

Örnek:

1. Haydi bana eyvallah, deyiverince bir kahkaha tufanı koptu.

1. Haydi bana eyvallah, deyiverince bir kahkaha tufanı koptu.


kahkahadan kırılmak
Anlamı:

1. çok gülmek


kahkahayı ağzında söndürmek
Anlamı:

1. edep sınırlarını aşmamak için gülmeyi sınırlamak

Örnek:

1. Hâlbuki hikâyesini dinleyen eşraf efendiler, birbirlerine bakarak kahkahalarını elleriyle ağızlarında söndürmeye çalışıyorlardı.

1. Hâlbuki hikâyesini dinleyen eşraf efendiler, birbirlerine bakarak kahkahalarını elleriyle ağızlarında söndürmeye çalışıyorlardı.


kahpe

İlgili Kelimeler:

kahpe felek

Anlamı:

1. isim , isim , kaba konuşmada , kaba konuşmada , isim , isim , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Orospu, ahlaksız kadın

2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Dönek


Lisan : Arapça ḳaḥbe

kahpe felek
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , `Rast gelmeyen, yâr olmayan, kötü talih veya kader` anlamında kullanılan bir söz, kambur felek

Örnek:

1. Aşktı bizdeki, onlardaki mantık / Onlardan yana çıktı kahpe felek

1. Aşktı bizdeki, onlardaki mantık / Onlardan yana çıktı kahpe felek


kahpece
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kahpe gibi, kahpeye yaraşır

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (kahpe'ce) Kahpe gibi, kahpeye yaraşır bir biçimde


kahpecik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Oynak, kırıtkan

Örnek:

1. Annesi Fatma kızına kahpecik lakabını veren aileye hizmetçi oldu.

1. Annesi Fatma kızına kahpecik lakabını veren aileye hizmetçi oldu.


kahpelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kahpelenmek işi


kahpelenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kahpelik etmek, kahpece davranmak

Örnek:

1. Kahpelendin de garaz bağladım ahlaka bile.

1. Kahpelendin de garaz bağladım ahlaka bile.


kahpeleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kahpeleşmek işi


kahpeleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kahpece davranmak

Örnek:

1. Güzelleşir gözümde kadın kahpeleştikçe.

1. Güzelleşir gözümde kadın kahpeleştikçe.


kahpelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kahpe olma durumu

2. Kahpece davranış

Örnek:

1. Böyle kahpelikle iş görmek mertliğe yakışmaz.

1. Böyle kahpelikle iş görmek mertliğe yakışmaz.