Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
inandırabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , İnandırma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Hepsini inandırabiliyordu buna, çünkü hepsi de buna inanmak için can atıyordu.

1. Hepsini inandırabiliyordu buna, çünkü hepsi de buna inanmak için can atıyordu.

2. İnandırma becerisi bulunmak


inandırıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnandıran, inandırma özelliği olan

Örnek:

1. Ama ne kadar özden, ne kadar inandırıcı idi bir bilseniz.

1. Ama ne kadar özden, ne kadar inandırıcı idi bir bilseniz.


inandırıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnandırıcı olma durumu

Örnek:

1. Gerçek yaşamdan kaynaklandıkları yorumlarla desteklense de bir türlü inandırıcılık kazanamıyorlardı.

1. Gerçek yaşamdan kaynaklandıkları yorumlarla desteklense de bir türlü inandırıcılık kazanamıyorlardı.


inandırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnandırılmak işi


inandırılmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , İnanması sağlanmak


inandırıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnandırıvermek işi


inandırıvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak inandırmak


Telaffuz : inandırı'vermek

inandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnandırmak işi


inandırmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , İnanmasını sağlamak

Örnek:

1. Annem, içerken babama kesinlikle karışılmaması gerektiğine kendini de inandırmıştı beni de.

1. Annem, içerken babama kesinlikle karışılmaması gerektiğine kendini de inandırmıştı beni de.


inanılır gibi (veya şey) değil
Anlamı:

1. çok şaşırılan, hayret edilen veya hayranlık duyulan bir olayla karşılaşıldığında söylenen bir söz

Örnek:

1. O şaşırtıcı yükselişten sonra düştüğü bu durum inanılır şey değil.

1. O şaşırtıcı yükselişten sonra düştüğü bu durum inanılır şey değil.


inanılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanılmak işi


inanılmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , İnanma işi yapılmak


inanılmaz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnanılması çok güç veya imkânsız olan

Örnek:

1. Dile kolaydı; o yandan bu yana hayatı monotonlaşmış, yirmi yılı inanılmaz bir sakinlik içinde geçirmişti.

1. Dile kolaydı; o yandan bu yana hayatı monotonlaşmış, yirmi yılı inanılmaz bir sakinlik içinde geçirmişti.

2. Az rastlanan, olağanüstü

Örnek:

1. Pencereden ancak birkaç metre yüksekte olduğu hâlde manzara inanılmaz derecede değişiyordu.

1. Pencereden ancak birkaç metre yüksekte olduğu hâlde manzara inanılmaz derecede değişiyordu.


inanılmazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanılmaz olma durumu


inanırlık
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , İnanılabilir bir şeyin niteliği

2. İnanma eğilimi


inanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanma işi

2. İnanılan şey


inanıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanıvermek işi


inanıvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Çabucak inanmak

Örnek:

1. Bu cadı lakırtısını duyunca ben de hoppadak inanıvermedim.

1. Bu cadı lakırtısını duyunca ben de hoppadak inanıvermedim.


Telaffuz : inanı'vermek

inanlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnanı olan, bir şeye bütün varlığıyla inanmış bulunan, imanlı, mümin, mutekit


inanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanmak işi

Örnek:

1. Sizi de inanmaya cebretmek isteyen bunamış bir inat ve ısrar ile söylüyor.

1. Sizi de inanmaya cebretmek isteyen bunamış bir inat ve ısrar ile söylüyor.


inanmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Bir şeyi doğru olarak benimsemek

Örnek:

1. Bizim şairlerimiz sanatın sanat için olduğuna inanırlar, başka bir ereği olabileceği akıllarına gelmez.

1. Bizim şairlerimiz sanatın sanat için olduğuna inanırlar, başka bir ereği olabileceği akıllarına gelmez.

2. Birini doğru sözlü olarak bilmek, güvenmek

Örnek:

1. Ben size inanırım.

1. Ben size inanırım.

3. Bir şeyin varlığını, doğruluğunu kabul etmek

Örnek:

1. Bu başın bir kadına değil, bir hamala ait olduğuna inanmak zor değildi.

1. Bu başın bir kadına değil, bir hamala ait olduğuna inanmak zor değildi.

4. Sevecek, güvenecek ve bağlanacak en yüksek varlık olarak bilmek, iman etmek

Örnek:

1. Tanrı'ya inanmak.

1. Tanrı'ya inanmak.

5. Kanarak aldanmak

Örnek:

1. Her reklama inanmayın.

1. Her reklama inanmayın.

6. İman etmek


inanmamazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanmaz olma durumu, inanmazlık


inanmazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanmamazlık

Örnek:

1. Geleceğe inanmazlık, maddi şartlardan daha büyük rol oynamaktadır.

1. Geleceğe inanmazlık, maddi şartlardan daha büyük rol oynamaktadır.


inansız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnançsız


inansızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnançsızlık