92406 kayıt bulundu.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , İmrenmesine yol açmak
1. Öyle bir gülümseyiş var ki dudaklarında / Gönüller imrendiren bir tarzda kiraz satış
1. Öyle bir gülümseyiş var ki dudaklarında / Gönüller imrendiren bir tarzda kiraz satış
1. isim , isim , isim , isim , İmrenilmek işi
1. Beğenilmenin, imrenilmenin yerine sevilmeyi koyabilmek için açtığı savaşta mağlup düştü.
1. Beğenilmenin, imrenilmenin yerine sevilmeyi koyabilmek için açtığı savaşta mağlup düştü.
1. isim , isim , isim , isim , İmrenmek işi, imrenti, gıpta
1. Bütün bu saf sözleri, bir kısmı gerçek bir imrenme ile, bir kısmı içten gelen bir alayla dinliyordu.
1. Bütün bu saf sözleri, bir kısmı gerçek bir imrenme ile, bir kısmı içten gelen bir alayla dinliyordu.
1. -e , -e , -e , -e , Beğenilen, hoşlanılan bir şeyi edinme veya bir yiyeceği yeme isteğini duymak
1. İki gün evvel bir muhallebici dükkânının vitrinindeki kazandibine imrendim.
1. İki gün evvel bir muhallebici dükkânının vitrinindeki kazandibine imrendim.
2. Beğenilen bir kişi veya şeye benzemeyi istemek, gıpta etmek
1. Çağımızın yazarları arasında da klasiklere imrenenler yok değildir.
1. Çağımızın yazarları arasında da klasiklere imrenenler yok değildir.
1. isim , isim , isim , isim , İmrenme
1. Döndü, bir kenardan imrentiyle kendisine bakmakta olan Berbat'ı gördü.
1. Döndü, bir kenardan imrentiyle kendisine bakmakta olan Berbat'ı gördü.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Vücudu beyaz, baş ve ayaklarda siyah lekeler bulunan, küçük cüsseli, uzun ve ince kuyruklu, kaba karışık ve uzun yapağılı, Gökçeada ve kısmen Çanakkale ilinde yetiştirilen bir tür koyun
imsak vakti
1. isim , isim , isim , isim , Oruca başlama zamanı
1. İmsake beş dakika kaldı.
1. İmsake beş dakika kaldı.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Bir şeyden el çekerek nefsine hâkim olma
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Cimrilik
Lisan : Arapça imsāk
Telaffuz : imsa:ki
1. isim , isim , isim , isim , Ramazanda imsak vaktini ve namaz vakitlerini gösteren çizelge
Lisan : Arapça imsākiyye
Telaffuz : imsa:kiye
yazılı imtihan, ikmal imtihanı, olgunluk imtihanı
1. isim , isim , isim , isim , Sınav
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güç, direnme, dayanışma gerektiren, sonucunda deneyim kazandıran zor bir durum
Lisan : Arapça imtiḥān
Telaffuz : imtiha:nı
1. bilgi derecesini ölçmek
1. Geniş, perdesiz, kırmızı badanalı bir odanın ta ortasında birinci sınıfı Fransızcadan imtihan ediyorduk.
1. Geniş, perdesiz, kırmızı badanalı bir odanın ta ortasında birinci sınıfı Fransızcadan imtihan ediyorduk.
2. denemek, sınamak
1. Bu kâtibin son derece mahcup, namuslu, hayâlı olmasını istiyorsanız imtihan edeceksiniz, değil mi?
1. Bu kâtibin son derece mahcup, namuslu, hayâlı olmasını istiyorsanız imtihan edeceksiniz, değil mi?
1. sınanmak
2. tehlikeli ve zor bir durumdan zarar görmeden iyi bir sonuca ulaşmak
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sınavsız
1. Doktorun oğlu imtihansız geçmek değil, ağzı ile kuş tutsa bile beş para etmez.
1. Doktorun oğlu imtihansız geçmek değil, ağzı ile kuş tutsa bile beş para etmez.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kaçınma, sakınma, çekinme
Lisan : Arapça imtināʾ
Telaffuz : imtina:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma
2. Alınan buyruğa bütünüyle uyma
Lisan : Arapça imtis̱āl
Telaffuz : imtisa:li
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Emme, emerek çekme, soğurma
Lisan : Arapça imtiṣāṣ
Telaffuz : imtisa:sı
1. isim , isim , isim , isim , Başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık
1. Hem bu sayede sen artık yüzüme bakmak imtiyazını kazanan biricik erkeksin.
1. Hem bu sayede sen artık yüzüme bakmak imtiyazını kazanan biricik erkeksin.
2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Fabrika kurmak, maden işletmek vb. için bir kişi veya kuruluşa devlet tarafından verilen özel izin
3. tarih , tarih , tarih , tarih , Gedik
Lisan : Arapça imtiyāz
Telaffuz : imtiya:zı