92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal, hülya
2. Genel görünüş, izlenim, imaj
1. Efsanevi asi kız imgesine, bu imgenin kararlı ödünsüzlüğüne kavuşabilirdi.
1. Efsanevi asi kız imgesine, bu imgenin kararlı ödünsüzlüğüne kavuşabilirdi.
3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj
4. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Duyularla algılanan, bir uyaran söz konusu olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylar, hayal, imaj
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İmgeyi öne alan, imgeye önem veren (kimse, düşünce vb.)
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , Hayal dünyası, imajinasyon
1. İmgelemimde bir sahne uyduruyorum. Deniz kenarında oturuluyor.
1. İmgelemimde bir sahne uyduruyorum. Deniz kenarında oturuluyor.
imha ateşi
1. isim , isim , isim , isim , Ortadan kaldırma, yok etme
Lisan : Arapça imḥāʾ
Telaffuz : imha:
1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Bir savaşta düşman ordusunu yok etmek amacıyla karadan, havadan ve denizden açılan ateş
1. ortadan kaldırmak, yok etmek
1. En nihayet bin güçlükle ancak küçük parçalar hâlinde imha edilebilmiş.
1. En nihayet bin güçlükle ancak küçük parçalar hâlinde imha edilebilmiş.
1. nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , halk ağzında , halk ağzında , Uyku ile uyanıklık arası bir durumda bulunmak, uyuklamak
2. Kararıp söner gibi olmak
1. isim , isim , isim , isim , Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak
1. Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?
1. Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?
Lisan : Arapça imkān
Telaffuz : imkâ:nı
1. bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak
1. Nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi?
1. Nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi?
1. olma ihtimali bulunmayan
1. İmkânı yok gözlerine bakılamıyordu.
1. İmkânı yok gözlerine bakılamıyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olma ihtimali bulunmayan, olanaksız
1. Böyle gölgede kalan havuzlarda balıkların çoğalması imkânsızdır.
1. Böyle gölgede kalan havuzlarda balıkların çoğalması imkânsızdır.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İmkânsız bir duruma gelmek, olanaksızlaşmak