92406 kayıt bulundu.
1. gerekeni yerine getirmek
1. Yaş yine de tabii hükmünü icra ediyor, adaleleri gevşiyor ve eski canlılığını kaybediyordu.
1. Yaş yine de tabii hükmünü icra ediyor, adaleleri gevşiyor ve eski canlılığını kaybediyordu.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Çengel atış
Lisan : İngilizce hook shot
Telaffuz : hu'kşat
asliye ceza mahkemesi, asliye hukuk mahkemesi, sulh hukuk mahkemesi, pozitif hukuk, tabii hukuk, yazılı hukuk, aile hukuku, amme hukuku, ceza hukuku, deniz hukuku, hava hukuku, idare hukuku, İslam hukuku, kamu hukuku, kilise hukuku, teamül hukuku, toprak hukuku, usul hukuku, uzay hukuku
1. isim , isim , isim , isim , Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
1. Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez.
1. Hukuk daima âdetlerin peşinden gider, önüne geçmez.
2. Bu yasaları konu alan bilim
1. Kaldı ki böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı.
1. Kaldı ki böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı.
3. Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vb. davaları ilgilendiren bölümü
1. Hukuk davası. Hukuk mahkemesi.
1. Hukuk davası. Hukuk mahkemesi.
4. Haklar
1. Hukukumdan vazgeçmem.
1. Hukukumdan vazgeçmem.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ahbaplık, dostluk
1. Hukukumuz doktor hasta ilişkisinden daha önemlisi kişiseldir, eski dostuz.
1. Hukukumuz doktor hasta ilişkisinden daha önemlisi kişiseldir, eski dostuz.
Lisan : Arapça ḥuḳūḳ
Telaffuz : huku:ku
1. isim , isim , isim , isim , Hukuku meslek edinen, hukukla uğraşan kimse
1. Görsün bir hukukçuyu başından savmak kolay mı imiş!
1. Görsün bir hukukçuyu başından savmak kolay mı imiş!
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hukuksal olarak
1. İstanbul civarının dağını taşını bir göz oda yaparak hukuken işgal hakkı kazanmak, uygarlık gereği midir?
1. İstanbul civarının dağını taşını bir göz oda yaparak hukuken işgal hakkı kazanmak, uygarlık gereği midir?
Lisan : Arapça ḥuḳūḳen
Telaffuz : huku:ken
hukuki metroloji
1. sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , Tüzel
Lisan : Arapça ḥuḳūḳī
Telaffuz : huku:ki:
1. isim , isim , isim , isim , Metrolojinin, hukuki konuların gerektirdiği durumlarda, ölçme metotları, ölçme birimleri ve ölçme aletleri ile ilgili olan kısmı
hükmetmek, hükmolunmak, amir hüküm, gıyabi hüküm, peşin hüküm, kanun hükmünde kararname
1. isim , isim , isim , isim , Yargı
1. Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı.
1. Hükmü doğru ve pek de yerinde olamazdı.
2. Egemenlik, hâkimiyet
3. Değer, aynı veya benzer nitelik
1. Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut'un göz bebeği hükmündeymiş.
1. Kocabaş Kazasker, gerçekten Sultan Mahmut'un göz bebeği hükmündeymiş.
4. Önem, geçerlilik
1. Bu işin ne hükmü var?
1. Bu işin ne hükmü var?
5. Karar
Lisan : Arapça ḥukm
1. işbaşında olmak
1. Germiyan'da Süleyman Şahımız adaletle hüküm sürer.
1. Germiyan'da Süleyman Şahımız adaletle hüküm sürer.
2. yaygın olmak
1. Hüküm süren kanaat.
1. Hüküm süren kanaat.
3. etki, hız vb. sürmek, devam etmek
1. O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi.
1. O yükseklerde fırtına, kar, tipi hüküm sürmekteydi.
1. iyice düşündükten sonra bir karara varmak
1. İnsanlar ellerinden çok gözleriyle hüküm verirler.
1. İnsanlar ellerinden çok gözleriyle hüküm verirler.
2. bir suçluyu mahkûm etme
1. mahkûm olmak
1. Üsküp'ün ceza mahkemesinde on beş sene hüküm yedi.
1. Üsküp'ün ceza mahkemesinde on beş sene hüküm yedi.
1. isim , isim , isim , isim , Padişah, kral, hakan gibi taht sahibi devlet başkanı
Lisan : Arapça ḥukm + Farsça -dār
Telaffuz : hükümda:rı
1. isim , isim , isim , isim , Hükümdar olma durumu
2. Hükümdarla yönetilen ülke
1. Kendiliğinden bir hükümdarlık kurmuştu.
1. Kendiliğinden bir hükümdarlık kurmuştu.
hükûmet darbesi, hükûmet erkânı, hükûmet kapısı, hükûmet komiseri, hükûmet konağı, hükûmet merkezi, kukla hükûmet, azınlık hükûmeti, koalisyon hükûmeti
1. isim , isim , isim , isim , Bakanlar Kurulu
1. Hükûmet değişti.
1. Hükûmet değişti.
2. Bir ülkenin yönetim kuruluşları
1. Kadınlar çil yavrusu gibi dağılmış, hükûmete haber vermişler, hükûmet gelmiş, ölüyü kaldırmışlar.
1. Kadınlar çil yavrusu gibi dağılmış, hükûmete haber vermişler, hükûmet gelmiş, ölüyü kaldırmışlar.
3. Devlet yönetimi
1. Osmanlı hükûmeti zamanında.
1. Osmanlı hükûmeti zamanında.
4. Hükûmet konağı
1. Hükûmetin karşısındaki Türklerin merkez kumandanlık dairesine girince şapkasını çıkardı.
1. Hükûmetin karşısındaki Türklerin merkez kumandanlık dairesine girince şapkasını çıkardı.
Lisan : Arapça ḥukūmet
Telaffuz : hükû:met
1. başbakan, hükûmet işlerinde görev alacak Bakanlar Kurulunu seçmek
1. isim , isim , isim , isim , Bir ülkenin yönetim düzeninde değişiklik yapmak için zora dayanarak yapılan yasa dışı iş
1. Partisinin hükûmet darbesi yapacağına dair haber aldığını söylediğini açık açık belirtmişti.
1. Partisinin hükûmet darbesi yapacağına dair haber aldığını söylediğini açık açık belirtmişti.
1. isim , isim , isim , isim , İllerde ve ilçelerde başta vali, kaymakam olmak üzere hükûmet işlerini yürüten kimse veya kimseler