Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
hükûmet gibi
Anlamı:

1. güçlü, her dediğini yaptıran


hükûmet kapısı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Devlet dairesi


hükûmet komiseri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kurum ve kuruluşların toplantılarının yasalara uygun biçimde yapılmasını denetlemek üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından atanan memur


hükûmet konağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İl ve ilçelerde, başta vali veya kaymakam olmak üzere, hükûmet görevlilerinin iş gördüğü yapı, paşa kapısı

Örnek:

1. Dün o çırağı Ankara hükûmet konağının bir odasında gördük.

1. Dün o çırağı Ankara hükûmet konağının bir odasında gördük.


hükûmet merkezi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Başkent


hükûmet sürmek
Anlamı:

1. ülke yönetiminin başında bulunmak


hükûmeti devirmek
Anlamı:

1. zor kullanarak devlet yönetiminde değişiklik yapmak


hükümferma
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hüküm süren

Örnek:

1. Orada âdeta kısas kaidesi hükümfermadır, öldüren ölüme yollanır.

1. Orada âdeta kısas kaidesi hükümfermadır, öldüren ölüme yollanır.


Lisan : Arapça ḥukm + Farsça -fermā

Telaffuz : hükümferma:

hükümlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , Ceza hükmü verilmiş, hüküm giymiş, mahkûm


hükümlülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hükümlü olma durumu, mahkûmluk, mahkûmiyet


hükümran
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Egemen


Lisan : Arapça ḥukm + Farsça -rān

hükümranlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Egemenlik

Örnek:

1. Eskiden Bulgaristan Osmanlı Devleti'nin hükümranlığı altında bir prenslikti.

1. Eskiden Bulgaristan Osmanlı Devleti'nin hükümranlığı altında bir prenslikti.


hükümsüz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yürürlükten çıkarılmış, yürürlükten kaldırılmış, geçersiz, hükmü kalmamış

Örnek:

1. Bu yasa hükümsüzdür.

1. Bu yasa hükümsüzdür.


hükümsüz kılmak
Anlamı:

1. yürürlükten kaldırmak, iptal etmek


hükümsüzlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hükümsüz olma durumu, geçersizlik


hülasa
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Özet, fezleke

Örnek:

1. Bir kadınlık tarihi hülasası yapacak değiliz.

1. Bir kadınlık tarihi hülasası yapacak değiliz.

2. Öz(I)

Örnek:

1. Karaciğer hülasası.

1. Karaciğer hülasası.

3. zarf , zarf , zarf , zarf , (hü'la:sa) Kısaca

Örnek:

1. O vakit küt küt kalbim atmaya başlıyor, hülasa acayip bir vaziyet.

1. O vakit küt küt kalbim atmaya başlıyor, hülasa acayip bir vaziyet.

4. kimya , kimya , kimya , kimya , Herhangi bir maddenin, alkol, eter vb. bir eritici ile ayrılmış veya başka bir yol ile elde edilmiş etkili özü

Örnek:

1. Kınakına hülasası.

1. Kınakına hülasası.


Lisan : Arapça ḫulāṣa

Telaffuz : hüla:sa, l ince okunur

hülasa etmek
Anlamı:

1. özetlemek

Örnek:

1. Bu meseleye mütedair verdiğim cevapları, şu suretle hülasa edebilirim.

1. Bu meseleye mütedair verdiğim cevapları, şu suretle hülasa edebilirim.


hülasaten
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Kısaca


Lisan : Arapça ḫulāṣaten

Telaffuz : hüla:saten, l ince okunur

hülle
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Medeni Kanun'un kabulünden önce, kocasından üç kez boşanan kadının, yine eski kocasıyla evlenebilmesi için yabancı bir erkeğe bir günlüğüne nikâh edilmesi


Lisan : Arapça ḥulle

hülle yapmak
Anlamı:

1. hülleyi gerçekleştirmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işte geçici çözüm için hileye başvurmak


hülleci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hülle yoluyla evlenme işini gerçekleştiren kimse


hüllecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hülleci olma durumu


hulul
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gelme, gelip çatma

2. Girme, sinme

3. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Tanrı ruhunun herhangi bir bedene girdiğine inanma

4. fizik , fizik , fizik , fizik , Geçişme

5. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Geçişim


Lisan : Arapça ḥulūl

Telaffuz : hulu:lü, l ince okunur

hulul etmek
Anlamı:

1. girmek, dâhil olmak

Örnek:

1. Tabiat bütün manzaraları, bütün tecellileri ile edebiyatımıza hulul ederek onun ufuklarını mütemadiyen genişletti.

1. Tabiat bütün manzaraları, bütün tecellileri ile edebiyatımıza hulul ederek onun ufuklarını mütemadiyen genişletti.


hulus
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gönül temizliği


Lisan : Arapça ḫulūṣ

Telaffuz : hulu:su, l ince okunur