92406 kayıt bulundu.
1. ilişiğini kesmek
1. Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını kesti.
1. Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını kesti.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hesap yaparak, düşünüp taşındıktan sonra
1. Hesap kitap, müfettiş derken Aslan'ı kafese tıkmışlar.
1. Hesap kitap, müfettiş derken Aslan'ı kafese tıkmışlar.
1. ayrıntılarıyla hesap edip düşünmek
1. Yıllardır ilk defa hesap kitap yapmadan etrafına para saçıyordu.
1. Yıllardır ilk defa hesap kitap yapmadan etrafına para saçıyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Birçok sayısal işlemi yapmaya yarayan araç
1. Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir.
1. Nitekim çocuklarımın bile kullandıkları hesap makineleri, bunların küçük modelleridir.
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Hesap sahiplerinin hesabına yatan ve söz konusu hesaptan çekilen miktarların dökümünü gösteren cetvel, ekstre
1. bir konuda açıklama ve savunma istemek, sorumlu tutmak
1. Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar.
1. Bu karanlık işlerin hesabını sorarlar.
2. birini, birilerini yöntem veya yasa dışı davranışlarından dolayı sorguya çekmek
3. tehdit ederek uyarmak
1. isim , isim , isim , isim , Vergi yükümlülerinin dosyalarını incelemekle görevli Maliye Bakanlığına bağlı yetkili
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hesaba göre, hesaba uygun olarak
1. Yazları, haftada üç gün işe gitmiyorum, hesapça bu bizim tatilimiz oluyor.
1. Yazları, haftada üç gün işe gitmiyorum, hesapça bu bizim tatilimiz oluyor.
Telaffuz : hesa'pça
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hesabını iyi bilen, tutumlu, hesabi
1. İşi tıkırında insanlar her zaman uyumlu, aynı zamanda da hesapçı kişilerdir.
1. İşi tıkırında insanlar her zaman uyumlu, aynı zamanda da hesapçı kişilerdir.
2. Çıkarını kollayan, davranışlarını buna göre düzenleyen (kimse), hesabi
1. -i , -i , -i , -i , Hesap işlemini yapmak, hesap etmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyi, bir durumu ayrıntılı bir biçimde düşünmek, hesap etmek
1. Böylece intikamının alınabileceğini hesaplamıştı.
1. Böylece intikamının alınabileceğini hesaplamıştı.
1. hesap kitap yapmak
1. Hesapladım kitapladım, işin içinden bir türlü çıkamadım.
1. Hesapladım kitapladım, işin içinden bir türlü çıkamadım.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Hesaplaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Hesaplaşmak işi
1. Zamanı salt görecelik açısından değil, dille hesaplaşma gibi bir edebiyat sorunu olarak önümde bulacağımı sezmiştim.
1. Zamanı salt görecelik açısından değil, dille hesaplaşma gibi bir edebiyat sorunu olarak önümde bulacağımı sezmiştim.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbirindeki alacakla vereceğin hesabını yapmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Karşılıklı olarak kozlarını paylaşmak
1. Benimle mahkeme huzurunda hesaplaşacağını söyleyerek derhâl dışarı çıktı.
1. Benimle mahkeme huzurunda hesaplaşacağını söyleyerek derhâl dışarı çıktı.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyin olumlu veya olumsuz yönlerini düşünerek, tartışarak bir yargıya varmak