Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
hesabı kapatmak
Anlamı:

1. her türlü ilişkiyi bitirmek, sona erdirmek

Örnek:

1. Bir hesabı daha kapatmış olmanın gönül rahatlığıyla ıslık çalarak indim merdivenlerden.

1. Bir hesabı daha kapatmış olmanın gönül rahatlığıyla ıslık çalarak indim merdivenlerden.


hesabı kesmek
Anlamı:

1. alışverişi veya ilgiyi kesmek


Ön Takı : (biriyle)

hesabı temizlemek
Anlamı:

1. borcunu ödemek


hesabı yok
Anlamı:

1. sayılamayacak kadar çok, sayısız

Örnek:

1. İçtiği kahvenin hesabı yok.

1. İçtiği kahvenin hesabı yok.


hesabilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hesapçılık


hesabına
Anlamı:

1. yönünden, için, ... adına, yararına

Örnek:

1. Zaten kendi hesabıma üzülüyorum, ortada ciddi bir mesele yok.

1. Zaten kendi hesabıma üzülüyorum, ortada ciddi bir mesele yok.


Ön Takı : (...)

hesabına gelmek
Anlamı:

1. yararına uygun, elverişli olmak


Ön Takı : (birinin)

hesabını almak
Anlamı:

1. bir iş sonunda hakkını almak


hesabını bilmek
Anlamı:

1. tutumlu olmak


hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır ne masat
Anlamı:

1. `hesabını bilmeyen kişi elinde, avucunda bulunan işe yarar şeyleri de ziyan eder` anlamında kullanılan bir söz


hesabını görmek
Anlamı:

1. alacağını verip ilişiğini kesmek

2. cezalandırmak

3. ücretini ödemek

Örnek:

1. Kemeraltı Caddesi'ne varınca arabadan inerek hesabını gördüm.

1. Kemeraltı Caddesi'ne varınca arabadan inerek hesabını gördüm.


hesabını kitabını bilmek
Anlamı:

1. tutumlu olmak

Örnek:

1. Ayşe hesabını kitabını bilir, tutumlu bir ev kadınıydı.

1. Ayşe hesabını kitabını bilir, tutumlu bir ev kadınıydı.


hesap

İlgili Kelimeler:

hesap belgesi, hesap cetveli, hesap cüzdanı, hesap günü, hesap işi, hesap kamarası, hesap kitap, hesap makinesi, hesap özeti, hesap pusulası, hesap uzmanı, açık hesap, cari hesap, diferansiyel hesap, ortak hesap, şifreli hesap, toparlak hesap, vadeli hesap, vadesiz hesap, yuvarlak hesap, çömlek hesabı, ebcet hesabı, ihtimaliyet hesabı, ihtimaller hesabı, olasılık hesabı, parmak hesabı, zihin hesabı, integral hesapları

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aritmetik

2. Matematiksel işlem

3. Alacaklı veya borçlu olma durumu

Örnek:

1. Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver.

1. Al eline kalemi, şu benim hesapları görüver.

4. Ödenecek ücretin dökümünü ve tutarını gösteren kâğıt, hesap pusulası, adisyon

Örnek:

1. Bu hesapların dökümlerini alıp sizlere vereceğim.

1. Bu hesapların dökümlerini alıp sizlere vereceğim.

5. Oranlama, tahmin

Örnek:

1. Evdeki hesap çarşıya uymaz.

1. Evdeki hesap çarşıya uymaz.

6. Bir girişimin, bir işin başarıya ulaşması için alınan önlemlerin bütünü

Örnek:

1. Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?

1. Harbe nasıl, niçin ve ne hesapla girmiştik?

7. Tutum, durum, anlayış

Örnek:

1. İnsana daha insanca ortamlar yaratmak için bütün hesaplarımız.

1. İnsana daha insanca ortamlar yaratmak için bütün hesaplarımız.

8. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Bankadaki işlemlerin yapılabilmesi için kişi, kurum ve kuruluşlar adına düzenlenen çizelge


Lisan : Arapça ḥisāb

Telaffuz : hesa:bı

hesap (veya hesabını) vermek
Anlamı:

1. bir işin sorumluluğunu yüklenmek

Örnek:

1. Hesap verin bakalım, nerelerde sürtüyordunuz bu saatlere kadar?

1. Hesap verin bakalım, nerelerde sürtüyordunuz bu saatlere kadar?

2. herhangi bir davranışın sebebini açıklamak, anlatmak

Örnek:

1. Evvela sana birkaç haftadır mektup yazamayışımın hesabını vereyim.

1. Evvela sana birkaç haftadır mektup yazamayışımın hesabını vereyim.


hesap açmak
Anlamı:

1. gereğinde çekilmek üzere bankaya yatırılan para için işlem yapmak

2. birine borçlanma imkânı tanımak, kredi açmak


hesap belgesi
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Bankalarda çekilen veya yatırılan para karşılığında verilen belge, dekont

2. Alınmış veya ödenmiş olan tutarın dökümü, dekont


hesap cetveli
Anlamı:

1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Sayılar arasında birçok işlemin sonucunu kolayca bulmaya yarayan, iç içe yerleştirilmiş ve biri diğerinin üzerinde kayan iki parçadan oluşan cetvel


hesap çıkarmak
Anlamı:

1. alacakla vereceği kâğıt üzerinde karşılaştırmak


hesap cüzdanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir bankada hesabı olanların yatırdığı veya çektiği paralarının yazılmasına yarayan defter


hesap etmek
Anlamı:

1. bir işin kazancıyla giderini karşılaştırarak bir sonuca varmak

2. düşünmek, tasarlamak


hesap etmek, kitap etmek
Anlamı:

1. bütün ayrıntılarıyla düşünmek


hesap görmek
Anlamı:

1. alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek

Örnek:

1. Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan hesap göreceksin.

1. Oraya çıkınca hamallara onar kuruştan hesap göreceksin.


hesap günü
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Kıyamet


hesap işi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tür el işlemesi

Örnek:

1. Onun namaz bezlerindeki mahareti yalnız hesap işlerinden ibaret değildi.

1. Onun namaz bezlerindeki mahareti yalnız hesap işlerinden ibaret değildi.


hesap kamarası
Anlamı:

1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Geminin seyri, denetlenmesi, haritaların kullanılması ile ilgili her türlü hesabın ve çalışmanın yapıldığı, köprü üstü arkasında yer alan oda