Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
hayalperest
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hayalci

Örnek:

1. Hiç tecrübesi olmayan, yaşı küçük, fazla hayalperest bir çocuğa bunlar nasıl anlatılabilir?

1. Hiç tecrübesi olmayan, yaşı küçük, fazla hayalperest bir çocuğa bunlar nasıl anlatılabilir?


Lisan : Arapça ḫayāl + Farsça -perest

hayalperestlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayalcilik


hayalperver
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hayalci

Örnek:

1. Şair, âlim, mütefennin, feylesof, mutasavvıf ve kabalist olduğu kadar hayalperverdi.

1. Şair, âlim, mütefennin, feylesof, mutasavvıf ve kabalist olduğu kadar hayalperverdi.


Lisan : Arapça ḫayāl + Farsça -perver

hayalperverlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayalcilik


hayalsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hayal edemeyen, hayali olmayan

Örnek:

1. Hayalsiz adam bir müstehase bile sayılmaz, o kadar hiçtir.

1. Hayalsiz adam bir müstehase bile sayılmaz, o kadar hiçtir.


hayâsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Utanması olmayan, sıkılmayan

Örnek:

1. Rezil! Seninle konuşmak abes zaten ... Hayâsız ...

1. Rezil! Seninle konuşmak abes zaten ... Hayâsız ...


hayâsızca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hayâsıza yakışan

Örnek:

1. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın

1. Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (haya:sı'zca) Hayâsız olarak, hayâsız bir biçimde, hayâsızcasına

Örnek:

1. Elinizi şimdi, saygısızca hatta hayâsızca öpebilir miyim?

1. Elinizi şimdi, saygısızca hatta hayâsızca öpebilir miyim?


hayâsızcasına
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hayâsızca


Telaffuz : hayâsı'zcasına

hayâsızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Utanmazlık, sıkılmazlık

Örnek:

1. Piyasadaki şaşkınlık, kararsızlık, hayâsızlık kendilerinin en büyük yardımcılarıydı.

1. Piyasadaki şaşkınlık, kararsızlık, hayâsızlık kendilerinin en büyük yardımcılarıydı.


hayat

İlgili Kelimeler:

hayat adamı, hayatağacı, hayat arkadaşı, hayat boyu, hayat dersi, hayat dolu, hayat düzeyi, hayat felsefesi, hayat hikâyesi, hayat kadını, hayat kavgası, hayat mücadelesi, hayat okulu, hayat öpücüğü, hayat öyküsü, hayat pahalılığı, hayat seviyesi, hayat sigortası, hayat standardı, hayat şartları, hayat tarzı, abıhayat, bitkisel hayat, kaydıhayat, lüks hayat, ömrühayat, özel hayat, sosyal hayat, aile hayatı, bohem hayatı, cehennem hayatı, çalışma hayatı, gece hayatı, iş hayatı, komün hayatı, yazı hayatı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canlı, sağ olma durumu

2. Yaşam

Örnek:

1. Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım.

1. Hayat sahnesinde yetmiş üç yaşın basamaklarındayım.

3. Hayat biçimi, içinde yaşanılan şartların bütünü, yaşantı

Örnek:

1. Köy hayatı. Gece hayatı.

1. Köy hayatı. Gece hayatı.

4. Meslek

Örnek:

1. Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı.

1. Uzun dualardan sonra bana denizcilik hayatını anlatmaya başladı.

5. Geçim şartlarının bütünü

Örnek:

1. Hayatımı yazılarımla kazanırım.

1. Hayatımı yazılarımla kazanırım.

6. Canlılığı gösteren hareket, kaynaşma

Örnek:

1. Bu köyde hiç hayat yok.

1. Bu köyde hiç hayat yok.

7. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Yazgı

Örnek:

1. Hayat onları bir türlü birleştirmedi.

1. Hayat onları bir türlü birleştirmedi.

8. Yaşamayı sağlayan şartların bütünü

Örnek:

1. Ayda hayat yok.

1. Ayda hayat yok.

9. Bir kimsenin tarihsel biyografisi, hayat öyküsü, hayat hikâyesi

Örnek:

1. Atatürk'ün hayatı.

1. Atatürk'ün hayatı.


Lisan : Arapça ḥayāt

Telaffuz : haya:tı

hayat
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Genellikle köy ve kasaba evlerinde, üstü kapalı, bir veya birkaç yanı açık sofa

2. Avlu

3. Balkon

4. Sundurma


Lisan : Arapça ḥiyāṭ

hayat adamı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Zamana kolayca uyan, her türlü güçlüğü yenmesini bilen kimse


hayat arkadaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim ,

Örnek:

1. Ama evlenince eşi bulunmaz bir hayat arkadaşı olacaktır.

1. Ama evlenince eşi bulunmaz bir hayat arkadaşı olacaktır.


hayat boyu
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ömür boyu

Örnek:

1. Hayat boyu ek göstergelerini, katsayılarını hesapladı durdu.

1. Hayat boyu ek göstergelerini, katsayılarını hesapladı durdu.


hayat dersi
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , İbret veya örnek alınacak gerçek olay

Örnek:

1. Konuşmalarında, sonunda mutlaka çeşitli hayat dersleri çıkartılan meselelere yer verirdi.

1. Konuşmalarında, sonunda mutlaka çeşitli hayat dersleri çıkartılan meselelere yer verirdi.


hayat dolu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yaşama isteği çok olan, neşeli, canlı, yaşam dolu


hayat düzeyi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaşam düzeyi


hayat felsefesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayatı anlama ve algılama biçimi, yaşam felsefesi


hayat geçirmek
Anlamı:

1. yaşamak, varlığını sürdürmek

Örnek:

1. Gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu.

1. Gayet parlak ve kibar bir hayat geçiriyordu.


hayat hikâyesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kişinin hayatı boyunca geçirdiği önemli olaylar ve evrelerin bütünü

Örnek:

1. Acıklı hayat hikâyesini kendi ağzından dinleyenler gözyaşlarına boğuldu.

1. Acıklı hayat hikâyesini kendi ağzından dinleyenler gözyaşlarına boğuldu.

2. Öz geçmiş


hayat kadını
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Para karşılığında erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden ve bu işi meslek edinen kadın, orta malı, kaldırım çiçeği, kaldırım süpürgesi, kaldırım yosması, kötü kadın, sürtük, paçoz


hayat kadınlığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayat kadını olma durumu, fahişelik, orospuluk

2. Hayat kadınının yaptığı iş, fahişelik, orospuluk


hayat kavgası
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Hayat mücadelesi

Örnek:

1. Öğrencilikti, bir yandan çalışmaktı, evlenip çoluk çocuğa karışmaktı derken bir de baktım ki hayat kavgasında boğulmuşum.

1. Öğrencilikti, bir yandan çalışmaktı, evlenip çoluk çocuğa karışmaktı derken bir de baktım ki hayat kavgasında boğulmuşum.


hayat memat meselesi (yapmak veya olmak)
Anlamı:

1. ölüm kalım meselesi


hayat mücadelesi
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yaşamak ve geçinmek için harcanan emeklerin bütünü, hayat kavgası, yaşam kavgası