92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sonbaharı bir yerde geçirmek
1. Bu yıl güneyde güzledik.
1. Bu yıl güneyde güzledik.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Güzün yapılan
1. Güzlük ekim.
1. Güzlük ekim.
2. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Güzün ekilen tahıl
1. Türk alfabesinin onuncu sırasında yer alan ve He adı verilen bu harf, ses bilimi bakımından sert, sızıcı gırtlak ünsüzünü gösterir
2. müzik , müzik , müzik , müzik , Nota işaretlerini harfle gösterme yönteminde si sesini gösterir
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , İstek uyandırmak için kullanılan bir söz
1. Ha göreyim seni! Ha gayret!
1. Ha göreyim seni! Ha gayret!
2. (ha:) Şaşma anlatan bir söz
1. Amma güzel ha! Öyle oldu ha!
1. Amma güzel ha! Öyle oldu ha!
3. (ha:) Dikkati çekmek, uyarmak için kullanılan bir söz
1. Sakın ha bir daha yapma! Sakın ha ağlamanı istemiyorum.
1. Sakın ha bir daha yapma! Sakın ha ağlamanı istemiyorum.
4. (ha:) Bir şeyin birdenbire hatırlandığını veya kavrandığını anlatan bir söz
1. Ha, miralay arzu ederse o başka tabii!
1. Ha, miralay arzu ederse o başka tabii!
5. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Tekrarlanarak kullanıldığında eşitlik anlamı veren bir söz
1. Ha ben gelmişim ha o. Ha bağ ha bahçe ha tarla.
1. Ha ben gelmişim ha o. Ha bağ ha bahçe ha tarla.
6. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Bazen tekrarlanan bir emir kipinin tekrarları arasında yer alarak fiil ile anlatılan işin uzadığı ve bundan bıkıldığı bildirilir
1. Yürü ha yürü, yol bitmiyor ki.
1. Yürü ha yürü, yol bitmiyor ki.
7. edat , edat , kaba konuşmada , kaba konuşmada , edat , edat , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Evet
8. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , (ha:) Soru bildiren bir söz
1. Sen de geldin ha?
1. Sen de geldin ha?
1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , Neredeyse, hemen yakında
1. Ha koptu ha kopacak. Ha geldi ha gelecek.
1. Ha koptu ha kopacak. Ha geldi ha gelecek.
1. karşısındakinin çabasını artırmak için kullanılan bir söz
2. sürekli olarak, durmadan
1. Camın arkasında oturmuş, ha babam fatura damgalayıp para üstü veriyor.
1. Camın arkasında oturmuş, ha babam fatura damgalayıp para üstü veriyor.
2. Yirmi iki delikanlı kan ter içinde ha babam ha koşuyorlar.
2. Yirmi iki delikanlı kan ter içinde ha babam ha koşuyorlar.
1. durmadan, ara vermeden, arka arkaya, sürekli olarak
1. Etrafında, bir kolayını bulup dışarıya sızanlardan birkaç kişi ha bire ellerinden öpüyor.
1. Etrafında, bir kolayını bulup dışarıya sızanlardan birkaç kişi ha bire ellerinden öpüyor.
1. neredeyse, kısa bir süre içinde
1. Ha bugün ha yarın gelecek diye bekliyorlar.
1. Ha bugün ha yarın gelecek diye bekliyorlar.
1. değişik gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte aynı olduğunu anlatan bir söz
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , `bunu çoktan anlaman, bilmen gerekirdi` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Uyku
Lisan : Farsça ḫvāb
Telaffuz : ha:b
1. isim , isim , isim , isim , Çok kıvrak bir Küba dansı
2. Bu dansın müziği
Lisan : (Habana yer adından)
Telaffuz : habane'ra
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kötülük, alçaklık
1. Senin ne habasetlere kadir olduğunu ben bilirim.
1. Senin ne habasetlere kadir olduğunu ben bilirim.
Lisan : Arapça ḫabās̱et
Telaffuz : haba:set
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tahıl tanesi, evin
2. Su kabarcığı
1. Ateşoğlu, bir yandan da gözlerini deniz yüzüne gelen ve yüzde suyu fokurdatan hava habbelerinden ayırmıyordu.
1. Ateşoğlu, bir yandan da gözlerini deniz yüzüne gelen ve yüzde suyu fokurdatan hava habbelerinden ayırmıyordu.
3. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Orta oyunundaki tiplerin `yemek yeme` anlamında kullandığı söz
Lisan : Arapça ḥabbe
1. önemsiz bir şeyi abartmak
1. Arkadaşım İrfan'ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok iyi bilirim.
1. Arkadaşım İrfan'ın habbeyi nasıl kubbe yaptığını çok iyi bilirim.
haber ajansı, haber bülteni, haber bürosu, haber kaynağı, haber kipi, haber merkezi, haber stüdyosu, acı haber, ana haber sunucusu, atlatma haber, ilmühaber, kara haber, kötü haber, şişirme haber, yalan haber, tekmil haberi, doğum ilmühaberi, ikametgâh ilmühaberi, vefat ilmühaberi
1. isim , isim , isim , isim , Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık
1. Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi.
1. Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi.
2. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi
1. Herkes sofraya oturmuş, bir yandan çorbalarını kaşıklayıp bir yandan da haberleri seyrediyordu.
1. Herkes sofraya oturmuş, bir yandan çorbalarını kaşıklayıp bir yandan da haberleri seyrediyordu.
3. Bilgi
1. Sanattan haberi yok.
1. Sanattan haberi yok.
4. eskimiş , eskimiş , dil bilgisi , dil bilgisi , eskimiş , eskimiş , dil bilgisi , dil bilgisi , Yüklem
Lisan : Arapça ḫaber