Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
güzelleşebilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Güzelleşme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Güzelleşme becerisi bulunmak


güzelleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güzelleşmek işi

Örnek:

1. Boğaz bahçelerinin güzelleşmesi için büyük çabalar göstermiştir.

1. Boğaz bahçelerinin güzelleşmesi için büyük çabalar göstermiştir.


güzelleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Güzel bir durum almak


güzelleştirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güzelleştirebilmek işi


güzelleştirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Güzelleştirme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Sadece kıymetli bir idare adamı vasıflarına malik bir belediye reisinin, bir şehri güzelleştirebileceğini umar mısınız?

1. Sadece kıymetli bir idare adamı vasıflarına malik bir belediye reisinin, bir şehri güzelleştirebileceğini umar mısınız?

2. Güzelleştirme becerisi bulunmak


güzelleştirilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güzelleştirilmek işi


güzelleştirilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendisine güzellik verilmek, güzel duruma getirilmek


güzelleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güzelleştirmek işi


güzelleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Güzellik vermek, güzellik kazandırmak

Örnek:

1. Mehtap görülen her şeyi yumuşatıyor, hülyalaştırıyor, güzelleştiriyordu.

1. Mehtap görülen her şeyi yumuşatıyor, hülyalaştırıyor, güzelleştiriyordu.


güzellik

İlgili Kelimeler:

güzellik enstitüsü, güzellik kraliçesi, güzellik malzemesi, güzellik müstahzarları, güzellik salonu, güzellik yarışması, iyilik güzellik

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Estetik bir zevk, coşku, hoşlanma duygusu uyandıran nitelik, hüsün

Örnek:

1. Bizim balıkçı Süleyman doyamamış bu güzelliği seyretmeye.

1. Bizim balıkçı Süleyman doyamamış bu güzelliği seyretmeye.

2. Okşayıcı söz veya davranış, iyilik, yumuşaklık

Örnek:

1. Onu sertlik değil güzellik yola getirir.

1. Onu sertlik değil güzellik yola getirir.

3. Ahlak ve fikrî nitelikleriyle hayranlık uyandıran şey

4. Güzel olan bir kimsenin niteliği

Örnek:

1. Güzelliğin on para etmez / Bu bendeki aşk olmasa

1. Güzelliğin on para etmez / Bu bendeki aşk olmasa


güzellik enstitüsü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kadınların yüz ve vücut bakımlarının yapıldığı yer


güzellik kraliçesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vücut ölçülerine, yüz güzelliğine ve gelen kültür düzeyine göre yapılan yarışmalarda birinciliği kazanan kız


güzellik malzemesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Makyaj malzemesi


güzellik müstahzarları
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Makyaj malzemelerinin genel adı


güzellik ondur, dokuzu dondur
Anlamı:

1. `güzelliğin büyük bir kısmı giyimle sağlanır` anlamında kullanılan bir söz


güzellik salonu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kuaför


güzellik yarışması
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yalnız yüz ve vücut güzelliğinin ölçü olarak kabul edildiği yarışma


güzellikle
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Güzel bir biçimde

Örnek:

1. Olay beklenmedik bir güzellikle başladı.

1. Olay beklenmedik bir güzellikle başladı.


Telaffuz : güzelli'kle

Güzelyurt
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aksaray iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : güze'lyurdu

güzergâh
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yolüstü uğranılacak, geçilecek yer

Örnek:

1. Dönüş yolumuz, Ayazağa, Kâğıthane güzergâhı idi.

1. Dönüş yolumuz, Ayazağa, Kâğıthane güzergâhı idi.

2. Yol boyu

Örnek:

1. Görüyorsun ki hat güzergâhına verdiğimiz şifrelerin hepsine menfi cevap geldi.

1. Görüyorsun ki hat güzergâhına verdiğimiz şifrelerin hepsine menfi cevap geldi.

3. Çok geçilen yer, geçek


Lisan : Farsça guzergāh

Telaffuz : güzergâ:hı

güzeşte
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Geçmiş, geçen

Örnek:

1. Bahse girer misiniz? Beş dakika içinde en heyecanlı bir vaka icat etmeye muktedir olursam bu iki güzeşte aylıktan birini kasaya bırakır mısınız?

1. Bahse girer misiniz? Beş dakika içinde en heyecanlı bir vaka icat etmeye muktedir olursam bu iki güzeşte aylıktan birini kasaya bırakır mısınız?


Lisan : Farsça guẕeşte

Telaffuz : güze'şte

güzey
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Az güneş alan, çok gölgeli kuzey yamaç

Örnek:

1. Dağların güzeyindeki karlar geç erir.

1. Dağların güzeyindeki karlar geç erir.


güzide
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Seçkin, seçilmiş, seçme

Örnek:

1. Selanik'in en varlıklı, en muteber, en güzide ailelerinden sayılıyor.

1. Selanik'in en varlıklı, en muteber, en güzide ailelerinden sayılıyor.

2. Aydın, okumuş, seçkin (kimse)

Örnek:

1. Bir milletin güzidesiyle halkı arasında bu derece tezat doğru mudur?

1. Bir milletin güzidesiyle halkı arasında bu derece tezat doğru mudur?


Lisan : Farsça guzīde

Telaffuz : güzi:de

güzidelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güzide olma durumu


güzlek
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Güz yağmuru

2. Güz mevsiminin geçirildiği yer

3. Havaların soğuması üzerine yaylalardan dönen hayvanların otlatılması ve bir süre barındırılması için ayrılmış, dağ eteklerinde bulunan mera