Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
alıklaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıklaştırılmak işi


alıklaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alıklaştırma işine konu olmak


alıklaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıklaştırmak işi


alıklaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Alık duruma getirmek


alıklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alık olma durumu, belahet


alıkonulabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıkonulabilmek işi


alıkonulabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alıkonulma ihtimali veya imkânı bulunmak


alıkonulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıkonulmak işi, mevkufiyet


alıkonulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alıkoyma işine konu olmak

Örnek:

1. Arkadaşları yatıştırmak için o toplantıda bulunanlar akşam yemeğine de alıkonulmuşlardı.

1. Arkadaşları yatıştırmak için o toplantıda bulunanlar akşam yemeğine de alıkonulmuşlardı.

2. Yasaklanmak


alıkonuluş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıkonulma işi


alıkoyabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıkoyabilmek işi


alıkoyabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Alıkoyma yetkisi veya ihtimali bulunmak

2. Alıkoymaya gücü yetmek


alıkoyma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıkoymak işi, tavik

Örnek:

1. Dizlerinden aşağı iki ayağını götüren bir gülle, neferimizi, harpten alıkoymaya kifayet etmiyor.

1. Dizlerinden aşağı iki ayağını götüren bir gülle, neferimizi, harpten alıkoymaya kifayet etmiyor.


alıkoymak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir süre için bir yerde tutmak

Örnek:

1. Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi.

1. Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi.

2. -den , -den , -den , -den , Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak

Örnek:

1. Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu.

1. Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu.

3. Ayırıp saklamak

Örnek:

1. Bu kitabı sizin için alıkoydum.

1. Bu kitabı sizin için alıkoydum.

4. -den , -den , -den , -den , Yoksun bırakmak

Örnek:

1. İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar.

1. İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar.

5. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Mâni olmak, engel olmak

Örnek:

1. Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun.

1. Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun.


alıkoyuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alıkoyma işi


alil
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hastalıklı, sakat

Örnek:

1. Madrabaz ve kaparozcuların, hasta ve alillerin toplandığı bir merkezdir.

1. Madrabaz ve kaparozcuların, hasta ve alillerin toplandığı bir merkezdir.


Lisan : Arapça ʿalīl

Telaffuz : ali:l

alim
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bilen


Lisan : Arapça ʿalīm

Telaffuz : ali:m

alım

İlgili Kelimeler:

alım çalım, alım satım, dış alım, ön alım, spot alım, zor alım, destekleme alımı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alma işi

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kurum, çalım, gurur

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çekicilik

Örnek:

1. O ne eda, o ne alım, o ne çalım!

1. O ne eda, o ne alım, o ne çalım!


âlim
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bilgin

Örnek:

1. Hiçbir şeye inanmayan, ne inkılapçı ne muhafazakâr ne âlim ne şair olabilir.

1. Hiçbir şeye inanmayan, ne inkılapçı ne muhafazakâr ne âlim ne şair olabilir.


Lisan : Arapça ʿālim

Telaffuz : a:lim

alım çalım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gösteriş, çekici hareket


alım satım

İlgili Kelimeler:

alım satım bürosu, alım satım ofisi

Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Alışveriş

Örnek:

1. Bir dükkân alım satımında beş lira hakkımızı yediler.

1. Bir dükkân alım satımında beş lira hakkımızı yediler.


alım satım bürosu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alışveriş işlerinin yapıldığı veya düzenlendiği şube, yer, alım satım ofisi

Örnek:

1. Alım satım bürosu müdürü resmî kanaldan bir şey yapılamayacağını anlamıştı.

1. Alım satım bürosu müdürü resmî kanaldan bir şey yapılamayacağını anlamıştı.


alım satım ofisi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alım satım bürosu


âlim unutmuş, kalem unutmamış
Anlamı:

1. `insan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır` anlamında kullanılan bir söz


alimallah
Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Söylenen bir sözün doğruluğuna inandırmak için `en iyisini Allah bilir` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Rana bir lalanga yapar, alimallah parmaklarını yalarsın.

1. Rana bir lalanga yapar, alimallah parmaklarını yalarsın.


Lisan : Arapça ʿalīmallah

Telaffuz : ali'mallah