92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alıklaştırma işine konu olmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alıkonulma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alıkoyma işine konu olmak
1. Arkadaşları yatıştırmak için o toplantıda bulunanlar akşam yemeğine de alıkonulmuşlardı.
1. Arkadaşları yatıştırmak için o toplantıda bulunanlar akşam yemeğine de alıkonulmuşlardı.
2. Yasaklanmak
1. -i , -i , -i , -i , Alıkoyma yetkisi veya ihtimali bulunmak
2. Alıkoymaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Alıkoymak işi, tavik
1. Dizlerinden aşağı iki ayağını götüren bir gülle, neferimizi, harpten alıkoymaya kifayet etmiyor.
1. Dizlerinden aşağı iki ayağını götüren bir gülle, neferimizi, harpten alıkoymaya kifayet etmiyor.
1. -i , -i , -i , -i , Bir süre için bir yerde tutmak
1. Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi.
1. Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi.
2. -den , -den , -den , -den , Birini, yapmakta olduğu veya yapmak istediği işten geri tutmak
1. Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu.
1. Selim Bey, babamı yemeğinden alıkoyarak mütemadiyen Girit'ten bahsediyordu.
3. Ayırıp saklamak
1. Bu kitabı sizin için alıkoydum.
1. Bu kitabı sizin için alıkoydum.
4. -den , -den , -den , -den , Yoksun bırakmak
1. İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar.
1. İlk iki karım beni dalmış olduğum macera âleminden bir adım alıkoymamıştılar.
5. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Mâni olmak, engel olmak
1. Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun.
1. Zalimi zulmetmekten alıkoyarsan kardeşlik hakkını yerine getirmiş olursun.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hastalıklı, sakat
1. Madrabaz ve kaparozcuların, hasta ve alillerin toplandığı bir merkezdir.
1. Madrabaz ve kaparozcuların, hasta ve alillerin toplandığı bir merkezdir.
Lisan : Arapça ʿalīl
Telaffuz : ali:l
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bilen
Lisan : Arapça ʿalīm
Telaffuz : ali:m
alım çalım, alım satım, dış alım, ön alım, spot alım, zor alım, destekleme alımı
1. isim , isim , isim , isim , Alma işi
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kurum, çalım, gurur
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çekicilik
1. O ne eda, o ne alım, o ne çalım!
1. O ne eda, o ne alım, o ne çalım!
1. isim , isim , isim , isim , Bilgin
1. Hiçbir şeye inanmayan, ne inkılapçı ne muhafazakâr ne âlim ne şair olabilir.
1. Hiçbir şeye inanmayan, ne inkılapçı ne muhafazakâr ne âlim ne şair olabilir.
Lisan : Arapça ʿālim
Telaffuz : a:lim
alım satım bürosu, alım satım ofisi
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Alışveriş
1. Bir dükkân alım satımında beş lira hakkımızı yediler.
1. Bir dükkân alım satımında beş lira hakkımızı yediler.
1. isim , isim , isim , isim , Alışveriş işlerinin yapıldığı veya düzenlendiği şube, yer, alım satım ofisi
1. Alım satım bürosu müdürü resmî kanaldan bir şey yapılamayacağını anlamıştı.
1. Alım satım bürosu müdürü resmî kanaldan bir şey yapılamayacağını anlamıştı.
1. `insan ne kadar bilgili olursa olsun her şeyi aklında tutamayacağı için unutulmaması istenilen şey mutlaka yazılmalıdır` anlamında kullanılan bir söz
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Söylenen bir sözün doğruluğuna inandırmak için `en iyisini Allah bilir` anlamında kullanılan bir söz
1. Rana bir lalanga yapar, alimallah parmaklarını yalarsın.
1. Rana bir lalanga yapar, alimallah parmaklarını yalarsın.
Lisan : Arapça ʿalīmallah
Telaffuz : ali'mallah