92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Göz yuvası
1. Şimdi yeşil mavi gözleri daha keskin, gözevleri daha çöküktü.
1. Şimdi yeşil mavi gözleri daha keskin, gözevleri daha çöküktü.
Telaffuz : gö'zevi
1. çok açık bir biçimde görülmek, herkes tarafından bilinmek
1. Haksızlık, rüşvet; gözle görülür, elle tutulur hâle gelmişti.
1. Haksızlık, rüşvet; gözle görülür, elle tutulur hâle gelmişti.
1. bir şeye çok istekle ve dik dik bakmak
2. göz değdirmek
1. Çocuğu gözle yediler.
1. Çocuğu gözle yediler.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Gözetleme yeri
2. Dağların yüksek yerlerinde nişan almak için ağaç veya taştan yapılan belli yer
gözlemevi
1. isim , isim , isim , isim , Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede
1. Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır.
1. Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır.
2. İnceleme sonucu elde edilen değer, müşahede
3. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Bir gök cismini, bir gök olayını çıplak gözle veya bir araç yardımıyla izleyerek görülen değerleri tespit etme işlemi, rasat
1. Gök bilimci gözlemle, kimya bilgini ise deneyle gerçeğe varmaya çalışır.
1. Gök bilimci gözlemle, kimya bilgini ise deneyle gerçeğe varmaya çalışır.
4. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bir yazı veya eseri yazmaya başlamadan önce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve araştırma yapma işi
5. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Çeşitli araç ve gereçlerin yardımıyla olayların sebeplerini bilmek için uygulanan bilimsel yöntem
1. bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alıp incelemek
2. hastanın hastalığını izlemek, denetim altında bulundurmak
sandık gözlemcisi
1. isim , isim , isim , isim , Dikkatle, eleştirici bir gözle gözlem yapan kimse, müşahit
2. Bir konferans, kongre vb.ne katılan, genellikle söz alma ve önerge verme hakkı olmayan, toplantıları kendi veya başkası adına izleyen kimse, müşahit
3. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Gözlemevinde gözlem yapan kimse, rasıt
4. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Teleskop
5. spor , spor , spor , spor , Bir karşılaşmayı izleyip kurallara uyulup uyulmadığını bildiren rapor yazmakla görevli kimse
sandık gözlemciliği
1. isim , isim , isim , isim , Gözlemcinin yaptığı iş, rasatçılık
1. Bence sen bu gözlemcilik işini bırakıp bir tavuk çiftliği kurmalısın.
1. Bence sen bu gözlemcilik işini bırakıp bir tavuk çiftliği kurmalısın.
1. isim , isim , isim , isim , Gözlemek işi, tarassut
2. gök bilimi , gök bilimi , meteoroloji , meteoroloji , gök bilimi , gök bilimi , meteoroloji , meteoroloji , Özel araçlarla inceleme
1. isim , isim , isim , isim , İçine peynir, kıyma, patates vb. konularak yufkadan hazırlanan, sacda veya yağda kızartılan bir hamur işi, dürme
1. isim , isim , isim , isim , Meralarda yağışın toprakla tutulması ve yem üretiminin artırılması amacıyla 40-50 santimetre aralıklarla 15-20 santimetre çapında ve 7-8 santimetre derinliğinde çukurlar açılması
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek
2. Dikkatle bakmak, gözlemlemek, tarassut etmek
1. Hava değişikliklerini gözlemek havacılık için önemli bir iştir.
1. Hava değişikliklerini gözlemek havacılık için önemli bir iştir.
3. İncelemek, araştırmak
4. Gizlice bakmak, gözetlemek
1. Kuzum, bana kim gelip gidiyor, hep böyle gözlüyor musun?
1. Kuzum, bana kim gelip gidiyor, hep böyle gözlüyor musun?
5. Korumak, kollamak
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Gök gözlemleri yapan, gök cisimlerini ve olaylarını inceleyen yer, rasathane, observatuvar
Telaffuz : gözle'mevi
1. -i , -i , -i , -i , Bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelemek, müşahede etmek
1. Bu niyetle asistanların, doçent ve profesörlerle ilişkilerini gözlemliyordu.
1. Bu niyetle asistanların, doçent ve profesörlerle ilişkilerini gözlemliyordu.
2. Gözlemek
1. isim , isim , isim , isim , Gözlemleyebilmek işi
1. Tabii tüm bunları gözlemleyebilmeniz için orada bir miktar vakit geçirmeniz gerekir.
1. Tabii tüm bunları gözlemleyebilmeniz için orada bir miktar vakit geçirmeniz gerekir.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gözlenme ihtimali veya imkânı bulunmak