Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gözlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gözlenmek işi


gözlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gözleme işi yapılmak veya gözleme işine konu olmak


gözleri bayılmak
Anlamı:

1. uyku, istek vb. bir durum gözlerinden belli olmak


gözleri berraklaşmak
Anlamı:

1. bakışları daha canlı ve parlak olmak

Örnek:

1. Çocukluğuna ait bazı hatıralarını söylerken gözleri berraklaşıyordu.

1. Çocukluğuna ait bazı hatıralarını söylerken gözleri berraklaşıyordu.


gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak)
Anlamı:

1. gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek


gözleri çakmak çakmak (olmak)
Anlamı:

1. ateşli hastalık veya öfkeden gözleri kızarmış ve parlamış (olmak)

Örnek:

1. Avuçları ateş gibi, fersiz gözleri çakmak çakmak dört dönüyordu.

1. Avuçları ateş gibi, fersiz gözleri çakmak çakmak dört dönüyordu.


gözleri çivilenmek
Anlamı:

1. aynı noktaya sürekli olarak bakmak

Örnek:

1. Kıpırdamadan duruyordu. Başı dikti, gözleri kapıya çivilenmişti.

1. Kıpırdamadan duruyordu. Başı dikti, gözleri kapıya çivilenmişti.


gözleri çukura gitmek (veya kaçmak)
Anlamı:

1. aşırı yorgunluktan göz çevresi kararmak veya çökmek

Örnek:

1. Genç, yakışıklı yüzü solmuş, gözleri çukura kaçmıştı.

1. Genç, yakışıklı yüzü solmuş, gözleri çukura kaçmıştı.


gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak)
Anlamı:

1. ağlayacak kadar duygulanmak

Örnek:

1. Gözleri dolu doluydu ama ağlamadı.

1. Gözleri dolu doluydu ama ağlamadı.


gözleri dönmek
Anlamı:

1. aşırı ateşten veya can çekişirken gözlerin renkli bölümü kapakların altında kalarak görünmemek


gözleri fıldır fıldır etmek
Anlamı:

1. şeytanca ve çapkınca bakmak


gözleri fıldır fıldır olmak
Anlamı:

1. telaşlı bir biçimde bakmak

Örnek:

1. Pipo içer, gözleri yüzünde iki ateş böceği gibi fıldır fıldırdır.

1. Pipo içer, gözleri yüzünde iki ateş böceği gibi fıldır fıldırdır.


gözleri ışıklı (olmak)
Anlamı:

1. gözleri ışık içinde (olmak)


gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak)
Anlamı:

1. uykusuzluk, yorgunluk, ağlama vb. sebeplerle gözleri çok kızarmak

Örnek:

1. Kerem'in kusacağı geliyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü.

1. Kerem'in kusacağı geliyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü.

2. sinirden, öfkeden, hiddetten gözleri irileşmek ve kızarmak


gözleri kapanmak
Anlamı:

1. ölmek

2. çok uykusu gelmek


gözleri parlamak (veya parıldamak)
Anlamı:

1. gözlerinde sevinç ve istek belirmek

Örnek:

1. İki kere gidip geldikten sonra gözleri parladı, evi bulmuştu.

1. İki kere gidip geldikten sonra gözleri parladı, evi bulmuştu.

2. Yavaş yavaş başlarını kaldırıp yekdiğerinin yüzüne baktılar, ikisinin de gözleri parıldadı.

2. Yavaş yavaş başlarını kaldırıp yekdiğerinin yüzüne baktılar, ikisinin de gözleri parıldadı.


gözleri şıldır şıldır dönmek
Anlamı:

1. gözleri yaş dolu bir biçimde bakmak

Örnek:

1. Gözleri şıldır şıldır dönerek şikâyet ederdi.

1. Gözleri şıldır şıldır dönerek şikâyet ederdi.


gözleri sulanmak
Anlamı:

1. gözlerine yaş gelmek


gözleri süzülmek
Anlamı:

1. göz kapakları hafifçe kapanmaya başlamak

Örnek:

1. İki elini bastonun gümüş topuzuna dayamış, gözleri saadetten süzülmüş, adamı dinliyordu.

1. İki elini bastonun gümüş topuzuna dayamış, gözleri saadetten süzülmüş, adamı dinliyordu.


gözleri takılıp kalmak
Anlamı:

1. bir şeyden gözlerini ayıramamak

Örnek:

1. O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde, gözleri köşeyi ağır ağır dönen tramvaya takılıp kalmıştı.

1. O anda pek çok şeyler yapmak istediği hâlde, gözleri köşeyi ağır ağır dönen tramvaya takılıp kalmıştı.


gözleri velfecri okumak
Anlamı:

1. kurnazlığı gözlerinden belli olmak


gözleri yaşarmak
Anlamı:

1. gözleri sulanmak

Örnek:

1. Öyle halk türküleri vardır ki gözleriniz yaşarmadan okuyamaz veya dinleyemezsiniz.

1. Öyle halk türküleri vardır ki gözleriniz yaşarmadan okuyamaz veya dinleyemezsiniz.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , duygulanmak

Örnek:

1. Bütün başarılarda gözlerim yaşarır, bütün ayrılışlarda aynı şey.

1. Bütün başarılarda gözlerim yaşarır, bütün ayrılışlarda aynı şey.


gözleri yuvalarından (veya evinden) fırlamak (veya uğramak)
Anlamı:

1. korku, öfke ve telaşı gözlerinden belli olmak

Örnek:

1. Cüce rolünde halkı gülmekten katıltan sırıtış, Rakım'ın bütün buruşukluklarını kaplamış, ayrık gözleri evlerinden uğramış.

1. Cüce rolünde halkı gülmekten katıltan sırıtış, Rakım'ın bütün buruşukluklarını kaplamış, ayrık gözleri evlerinden uğramış.

2. Bütün vücudu titriyor, gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi oluyordu.

2. Bütün vücudu titriyor, gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi oluyordu.


gözlerinde şimşek çakmak
Anlamı:

1. aşırı parlamak

Örnek:

1. Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu.

1. Bazen kara gözlerinde şimşekler çakıyordu.


gözlerinden okumak
Anlamı:

1. düşüncelerini bakışlarından sezmek

Örnek:

1. Doktor, Sevim Hanım'ın içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığında pişman oldu.

1. Doktor, Sevim Hanım'ın içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığında pişman oldu.