92406 kayıt bulundu.
1. `iyi ve güzel şeyleri seven yüksek ruhlu insanlar olduğu gibi kötü ve pis şeylerden hoşlanan aşağılık insanlar da vardır` anlamında kullanılan bir söz
1. `bir kadın, evli bir erkeğe gönlünü kaptırmamalıdır` anlamında kullanılan bir söz
1. sevmek, âşık olmak
1. 1934'te yepyeni bir Türkçeye gönül vermiş olan Atatürk, sonraki üç dört yıl içinde, daha ılımlı bir dil devrimine yönelmiş olabilir mi?
1. 1934'te yepyeni bir Türkçeye gönül vermiş olan Atatürk, sonraki üç dört yıl içinde, daha ılımlı bir dil devrimine yönelmiş olabilir mi?
2. bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelmek, eğinmek, meyletmek
1. Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi.
1. Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi.
3. düşkün olmak
1. Cevizli tel kadayıfına gönül verene de rastlanıyor.
1. Cevizli tel kadayıfına gönül verene de rastlanıyor.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Bir kimseyi derin üzüntü içinde bırakan acı, dil yarası
1. Sürgünü yalnız memleket hasreti yıkmaz, yıkması için bu hasrete utandırıcı bir gönül yarası karışmalıdır.
1. Sürgünü yalnız memleket hasreti yıkmaz, yıkması için bu hasrete utandırıcı bir gönül yarası karışmalıdır.
1. `karşılıklı sevgi oluşursa maddi sorunlara aldırılmaz` anlamında kullanılan bir söz
1. Gönüller bir olunca samanlık seyran olurmuş; hele alev biraz daha bacayı sarsın, o zaman biriniz pes edersiniz.
1. Gönüller bir olunca samanlık seyran olurmuş; hele alev biraz daha bacayı sarsın, o zaman biriniz pes edersiniz.
gönüllü gönülsüz, alçak gönüllü, ayran gönüllü, engin gönüllü, gani gönüllü, geniş gönüllü, yüce gönüllü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen
1. Yabancı dil bildiği için de Kore'ye gönüllü olarak göndermeye kalkmışlardı.
1. Yabancı dil bildiği için de Kore'ye gönüllü olarak göndermeye kalkmışlardı.
2. Çok istekli
1. Bu ilginç resimden yola çıkarak yaratacağı öykünün içine gönüllü olarak balıklama daldı.
1. Bu ilginç resimden yola çıkarak yaratacağı öykünün içine gönüllü olarak balıklama daldı.
3. isim , isim , isim , isim , Seven kimse veya sevgili
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz gönüllü
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (gönüllü'ce) Biraz gönüllü olarak
alçak gönüllülük, ayran gönüllülük, gani gönüllülük, yüce gönüllülük
1. isim , isim , isim , isim , Gönüllü olma durumu
gönüllü gönülsüz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gönlü olmadan, isteksiz yapılan
1. Bir okul skecinin gönülsüz oyuncuları gibiydiler.
1. Bir okul skecinin gönülsüz oyuncuları gibiydiler.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Gönlü olmaksızın, istemeyerek
1. Gönülsüz yazıyorum. İstemediğim için, çevresinde dolanıp uğunuyorum.
1. Gönülsüz yazıyorum. İstemediğim için, çevresinde dolanıp uğunuyorum.
1. `isteksiz yapılan bir işten hayır gelmez` anlamında kullanılan bir söz
1. `istenmeyerek yapılan işlerden kötü sonuçlar ortaya çıkar` anlamında kullanılan bir söz
1. zarf , zarf , zarf , zarf , İsteksiz bir biçimde, istemeyerek
1. Dizginleri tartıyor, kamçısı ile gönülsüzce vuruyor.
1. Dizginleri tartıyor, kamçısı ile gönülsüzce vuruyor.
Telaffuz : gönülsü'zce
1. isim , isim , isim , isim , Bir işi istemeyerek yapma, isteksizlik
1. Bununla birlikte adamlara kürkler, postlar, kepenekler ve keçe çizmeler dağıtılarak gönülsüzlükleri giderilmeye çalışıldı.
1. Bununla birlikte adamlara kürkler, postlar, kepenekler ve keçe çizmeler dağıtılarak gönülsüzlükleri giderilmeye çalışıldı.
1. isim , isim , isim , isim , Dik açıları ölçmeye ve çizmeye yarayan dik üçgen biçiminde araç
Lisan : Rumca
Telaffuz : gö'nye