gönül vermek

Anlamı:

1. sevmek, âşık olmak

Örnek:

1. 1934'te yepyeni bir Türkçeye gönül vermiş olan Atatürk, sonraki üç dört yıl içinde, daha ılımlı bir dil devrimine yönelmiş olabilir mi?

1. 1934'te yepyeni bir Türkçeye gönül vermiş olan Atatürk, sonraki üç dört yıl içinde, daha ılımlı bir dil devrimine yönelmiş olabilir mi?

2. bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelmek, eğinmek, meyletmek

Örnek:

1. Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi.

1. Atölyelerde bu işe gönül veren idealist öğretmenler ders vermekteydi.

3. düşkün olmak

Örnek:

1. Cevizli tel kadayıfına gönül verene de rastlanıyor.

1. Cevizli tel kadayıfına gönül verene de rastlanıyor.