Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gönlünü pazara çıkarmak
Anlamı:

1. sevmek için kendine yakışanı seçmeyip rastgele birini sevmek


gönlünü serin tutmak
Anlamı:

1. sakin, soğukkanlı olmak, hemen heyecanlanmamak


gönlünü söndürmek
Anlamı:

1. küstürmek, kırmak, incitmek

Örnek:

1. Kalpsiz bir güzelliğin fakir teyze kızlarının hayatını kırmaktan, gönlünü söndürmekten başka neye faydası var ki!

1. Kalpsiz bir güzelliğin fakir teyze kızlarının hayatını kırmaktan, gönlünü söndürmekten başka neye faydası var ki!


gönlünü yaralamak
Anlamı:

1. incitmek, kırmak, üzmek

Örnek:

1. Onun gönlünü yaralayarak bir latife ederlerse hemen kaçıyor, sokulmuyor.

1. Onun gönlünü yaralayarak bir latife ederlerse hemen kaçıyor, sokulmuyor.


gönlünün dümeni bozuk
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , isteklerinde, özellikle gönül işlerinde tutarlılık göstermeyen, sık sık istek değiştiren


gonokok
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Belsoğukluğu mikrobu


Lisan : Fransızca gonocoque

gönül

İlgili Kelimeler:

gönül avcısı, gönül bağı, gönül belası, gönül birliği, gönül borcu, gönül borçlusu, gönül bulantısı, gönül çöküşü, gönül darlığı, gönül dilencisi, gönül eğlencesi, gönül eri, gönül ferahlığı, gönül hoşluğu, gönül maskarası, gönül meselesi, gönül okşayıcı, gönül rahatlığı, gönül rızası, gönül tokluğu, gönül uğrusu, gönül yarası, gönlü bol, gönlü dar, gönlü gani, gönlü kara, gönlü tok, gönlü zengin, gönlü yaralı, canıgönülden

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı

Örnek:

1. Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi.

1. Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İstek, arzu

Örnek:

1. Okumaya gönlün var mı?

1. Okumaya gönlün var mı?


gönül (veya gönlünü) almak
Anlamı:

1. sevindirmek

2. kırılan bir kimseyi güzel bir davranışla hoşnut etmek

Örnek:

1. Bu oğlanı amcama itmek doğru değil, bir ara gönlünü almalı.

1. Bu oğlanı amcama itmek doğru değil, bir ara gönlünü almalı.


gönül (veya gönlünü) avutmak
Anlamı:

1. hoşça vakit geçirmek

Örnek:

1. Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu.

1. Gözünü ve gönlünü avutmak için türlü hoppalıklar yapıyordu.


gönül (veya gönlünü) eğlendirmek
Anlamı:

1. geçici bir ilgi ve sevgi göstererek hoşça vakit geçirmek

Örnek:

1. O, bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş, paralıca bir delikanlı sanıyordu.

1. O, bizim arkadaşı oraya dilber Çingene kızları ile gönlünü eğlendirmeye gelmiş, paralıca bir delikanlı sanıyordu.


gönül (veya gönlünü) yakmak
Anlamı:

1. insanı aşırı derecede etkilemek, sarsmak, kendinden geçmesine yol açmak

Örnek:

1. Bu sesler, o zamanki hayat zevklerinin iç bayıltıcı bir içkisi gibi gönlümüzü yakarak ta derinliklerimize kadar nüfuz etmesini bilirdi.

1. Bu sesler, o zamanki hayat zevklerinin iç bayıltıcı bir içkisi gibi gönlümüzü yakarak ta derinliklerimize kadar nüfuz etmesini bilirdi.

2. aşk dolayısıyla iç yangınına tutulmak


gönül açmak
Anlamı:

1. insanın iç sıkıntısını gidermek, iç açmak


gönül akıtmak
Anlamı:

1. âşık olmak, sevmek


gönül avcısı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Geçici aşklar arkasında koşan kimse, çapkın


gönül avlamak
Anlamı:

1. huyunu suyunu yakından bilerek olumlu davranışta bulunmak, tavlamak

Örnek:

1. İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi.

1. İstanbul'un yetiştirdiği mizaçtan anlar, gönül avlamasını bilir dalkavuklardan biriydi.


gönül bağı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Sevgi bağı, duygusal ilişki


gönül bağlamak
Anlamı:

1. severek bağlanmak, içten sevmek, âşık olmak

Örnek:

1. Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?

1. Gözlerin kızarmış, niye ağladın? / Bir başkasına mı gönül bağladın?


gönül belası
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Aşkın verdiği sıkıntı, dert


gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz
Anlamı:

1. `kolay kolay onarılamayacağı için bir kimsenin özellikle de dostlarımızın gönlünü kırmamaya özen göstermeliyiz` anlamında kullanılan bir söz


gönül birliği
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Duygusal anlaşma


gönül birliği etmek
Anlamı:

1. duygusal anlamda tam bir uyum içinde olmak


gönül borçlusu
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Minnettar


gönül borcu
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Yapılan iyiliğe karşı kendini borçlu sayma, minnet, minnettarlık, şükran


gönül bulandırmak
Anlamı:

1. mide bulandırmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kuşkulandırmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , rahatsız etmek

Örnek:

1. Haberler iyi değil, rivayetler gönlümü bulandırıyor, sürgünmüş, göz hapsiymiş, estek köstek.

1. Haberler iyi değil, rivayetler gönlümü bulandırıyor, sürgünmüş, göz hapsiymiş, estek köstek.


gönül bulantısı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Sıkıntı veya üzüntü

Örnek:

1. Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem.

1. Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem.