92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alma işini yaptırmak
1. Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım.
1. Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım.
2. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Getirtmek
1. Ne yaptı yaptı, nişanlısını oraya aldırdı.
1. Ne yaptı yaptı, nişanlısını oraya aldırdı.
3. Vücuttan herhangi bir parçayı veya organı sağlık sebebiyle çıkarttırmak
1. Bademcik aldırmak. Çocuk aldırmak.
1. Bademcik aldırmak. Çocuk aldırmak.
4. -den , -den , -den , -den , Başkasına kaptırmak
1. Elimden aldırdım gül yüzlü yâri / Ben bir daha buldum ellere nispet
1. Elimden aldırdım gül yüzlü yâri / Ben bir daha buldum ellere nispet
5. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Sığdırmak
1. Bunca eşyayı bu küçücük eve nasıl aldırdınız.
1. Bunca eşyayı bu küçücük eve nasıl aldırdınız.
6. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Önem vermek, değer vermek
1. Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz
1. Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İlgisiz
1. Aldırmaz davranışlar içine giremeyecektik.
1. Aldırmaz davranışlar içine giremeyecektik.
2. Bir şeye önem vermeyen
1. -i , -i , -i , -i , Aldırtma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Aldırtmaya gücü yetmek
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Alma işini başkasına yaptırmak
1. Yarın bizim hanımı çarşıya yollatır, aldırtırım gerekenleri.
1. Yarın bizim hanımı çarşıya yollatır, aldırtırım gerekenleri.
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme, yerine koyma
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bir sanat eserindeki ögelerin gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmesi durumu
Lisan : Fransızca allégorie
1. sıfat , sıfat , edebiyat , edebiyat , sıfat , sıfat , edebiyat , edebiyat , Alegori ile ilgili, yerinel
1. O gün Atatürk'te adaleti temsil eden alegorik heykellerin sert ve gamlı durgunluğundan bir şey vardı.
1. O gün Atatürk'te adaleti temsil eden alegorik heykellerin sert ve gamlı durgunluğundan bir şey vardı.
Lisan : Fransızca allégorique
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Okuma yitimi
Lisan : Fransızca alexie
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok acayip, bambaşka
1. O zaman köprü böyle değildi, alelacayip bir iskeleydi.
1. O zaman köprü böyle değildi, alelacayip bir iskeleydi.
Lisan : Arapça ʿalā'l-ʿacāʾib
Telaffuz : ale'laca:yip, l ince okunur
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çabucak
1. Kemeraltı'ndan alelacele, beyaz üstüne koyu lacivert puanlı bir gecelik almıştım.
1. Kemeraltı'ndan alelacele, beyaz üstüne koyu lacivert puanlı bir gecelik almıştım.
Lisan : Arapça ʿalā'l-ʿacele
Telaffuz : ale'lacele, l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her zaman görülen, olağan
1. Bu namaz, alelade bir ibadet değildi.
1. Bu namaz, alelade bir ibadet değildi.
2. Bayağı
1. Bunu alelade bir muharrir değil, hayatı deşen realist bir romancı yazıyor.
1. Bunu alelade bir muharrir değil, hayatı deşen realist bir romancı yazıyor.
Lisan : Arapça ʿalā'l-ʿāde
Telaffuz : ale'la:de, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Alelade olma durumu
2. Bayağılık
1. Basitlik, aleladelik derken belki de biraz insaflı davranıyorum.
1. Basitlik, aleladelik derken belki de biraz insaflı davranıyorum.
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Hesaba sayarak
Lisan : Arapça ʿalā'l-ḥisāb
Telaffuz : ale'lhesap
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Hele, özellikle
1. Alelhusus öyle ufak tefek âdetleri, sayılı, hesaplı şeyleri hiç sevmez.
1. Alelhusus öyle ufak tefek âdetleri, sayılı, hesaplı şeyleri hiç sevmez.
Lisan : Arapça ʿalā'l-ḫuṣūṣ
Telaffuz : ale'lhusus
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Genel olarak
Lisan : Arapça ʿalā'l-iṭlāḳ
Telaffuz : ale'lıtlak
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Genel olarak, genellikle
Lisan : Arapça ʿalā'l-ʿumūm
Telaffuz : ale'lumum
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde
1. Şimdi bunları bırak da bir defa alelusul kardeşine söyle.
1. Şimdi bunları bırak da bir defa alelusul kardeşine söyle.
2. Âdet yerini bulsun diye
Lisan : Arapça ʿalā'l-uṣūl
Telaffuz : ale'lusul
1. isim , isim , isim , isim , Bayrak
2. Minare, kubbe, sancak direği vb. yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız veya lale biçiminde süs, ayça
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Simge
Lisan : Arapça ʿalem
bir âlem, cümle âlem, devriâlem, dış âlem, dünya âlem, el âlem, harcıâlem, ibretiâlem, içki âlemi, kibarlar âlemi, masal âlemi, oturak âlemi, rakı âlemi
1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Evren
2. Dünya, cihan
1. İnsan âlemde, hayal ettiği müddetçe yaşar.
1. İnsan âlemde, hayal ettiği müddetçe yaşar.
3. Aynı konu ile ilgili kimseler
4. Bu kimselerin uğraşlarının bütünü
1. Geçen kışın tiyatro, cambazhane âlemlerini uzun uzun tasvir ediyordu.
1. Geçen kışın tiyatro, cambazhane âlemlerini uzun uzun tasvir ediyordu.
5. Belli bir grupraki canlıların bütünü
1. Hayvanlar âlemi.
1. Hayvanlar âlemi.
6. Durum ve şartlar
1. Evlilik âlemi.
1. Evlilik âlemi.
7. zamir , zamir , zamir , zamir , Herkes, başkaları
1. Bu yaptığından dolayı âleme rezil oldun.
1. Bu yaptığından dolayı âleme rezil oldun.
8. Ortam, çevre
1. Fakat onun Türk ve Müslüman dostları hep alafranga ve zengin bir âlemde yaşarlardı.
1. Fakat onun Türk ve Müslüman dostları hep alafranga ve zengin bir âlemde yaşarlardı.
9. Kendine özgü birçok niteliği bulunan şey
10. Farklı davranış içinde bulunan kimse
11. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Eğlence
1. O gün evde iki gün önceki araba âlemlerini düşünüyordu.
1. O gün evde iki gün önceki araba âlemlerini düşünüyordu.
Lisan : Arapça ʿālem
Telaffuz : a:lem
1. simge olmak
1. Kara elmas sözü de taş kömürüne alem olmuştur.
1. Kara elmas sözü de taş kömürüne alem olmuştur.
1. isim , isim , isim , isim , Camilerin kubbelerine, minarelerine alem yapan veya takan kimse