92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Pantolonların normal ölçüyü aşan genişlikteki paçası, bol paça
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Görüşü ve bakış açısı geniş olan (kimse)
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Alt çenenin açılmasıyla oluşan ünlü
1. a, e, o, ö.
1. a, e, o, ö.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Hemen, çabucak telaş göstermeyen, merak etmeyen, tasasız (kimse)
geniş zaman görünümü, geniş zaman sıfat-fiili
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Fiilin her zaman yapıldığını, yapılmakta olduğunu veya yapılacağını belirten, -r, -ir veya -er ekiyle kurulan zaman: Başlar (başla-r), geliriz (gel-ir-iz), severim (sev-er-im) gibi
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Geniş zaman sıfat-fiiliyle yardımcı fiilin birlikte kullanılmasından doğan görünüm: Gelmez olmak. Görünmez olmak gibi
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Fiilin her zaman yapıldığını, yapılmakta olduğunu veya yapılacağını belirten, -ir, -er, -mez ekleriyle kurulan sıfat-fiil: Gelir (varidat), gider (masraf), güler yüz, bitmez iş, dinmez ağrı, görünmez kaza gibi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz geniş
1. Birkaç hafta sonra Paris'ten genişçe bir zarf almıştım, içinden büyücek bir fotoğraf çıkmıştı.
1. Birkaç hafta sonra Paris'ten genişçe bir zarf almıştım, içinden büyücek bir fotoğraf çıkmıştı.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Uzun uzun
1. Buluştuk, görüştük, daha da genişçe konuşmak için beni evine, akşam yemeğine götürdü.
1. Buluştuk, görüştük, daha da genişçe konuşmak için beni evine, akşam yemeğine götürdü.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Bol bol
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Geniş duruma gelmek, büyümek
1. Teleskopların kuvveti arttıkça bilinen gök cisimlerinin sayısı ve kâinatın hacmi de genişlemiştir.
1. Teleskopların kuvveti arttıkça bilinen gök cisimlerinin sayısı ve kâinatın hacmi de genişlemiştir.
2. Bollaşmak
3. Rahat bir duruma gelmek, açılmak, ferahlamak
1. Ahali dar parmaklıklardan kurtulur kurtulmaz yelpaze gibi açılıp genişleyerek dağılıyorlardı.
1. Ahali dar parmaklıklardan kurtulur kurtulmaz yelpaze gibi açılıp genişleyerek dağılıyorlardı.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yaygın duruma gelmek
1. Ünü, ölümünden sonra daha da genişlemişti.
1. Ünü, ölümünden sonra daha da genişlemişti.
1. -i , -i , -i , -i , Genişletme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Genişletmeye gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Genişletmek işi
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bir konuyu, ayrıntılarını katarak geliştirme
damargenişleten
1. -i , -i , -i , -i , Geniş duruma getirmek
1. Türkler fetihten sonra İstanbul'u, eskisine nispetle çok genişlettiler.
1. Türkler fetihten sonra İstanbul'u, eskisine nispetle çok genişlettiler.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Genişleme ihtimali veya imkânı bulunmak