92406 kayıt bulundu.
1. güç bir duruma düşüldüğünde ne yapıp edip kendisini veya yakın çevresindekileri kurtaranlar için söylenen bir söz
1. O, gemisini kurtaran kaptandır diye yaptığı alçaklıkla, namussuzlukla iftihar ediyor.
1. O, gemisini kurtaran kaptandır diye yaptığı alçaklıkla, namussuzlukla iftihar ediyor.
1. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , gemiyi pusula ile gideceği yönde belli olan rota çizgisi üzerine getirmek
1. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , gemiyi belirli bir yerde bir süre bekletmek, çalışmadan durmak
1. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , altını temizlemek amacıyla küçük gemileri yan döndürmek
1. -i , -i , -i , -i , Hayvanın ağzına gem takmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aşırı istek ve davranışlara engel olmak, frenlemek
1. Bu duygu, kinimi gemleyip beni daha hoşgörülü yapacağına öfkemi iyice artırıyordu.
1. Bu duygu, kinimi gemleyip beni daha hoşgörülü yapacağına öfkemi iyice artırıyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gemleme işi yapılmak veya gemleme işine konu olmak
1. isim , isim , isim , isim , Bursa iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : ge'mliği
pembegemre
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Son turfanda yetişen, sert kabuklu bir tür siyah üzüm
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Bir süre sürülmeyerek boş bırakılmış (tarla)
1. Yurdumuzun neresinde işlenmemiş bir parça toprak, gen bir tarla görsem seni anarım.
1. Yurdumuzun neresinde işlenmemiş bir parça toprak, gen bir tarla görsem seni anarım.
altıgen, beşgen, çeşitkenar üçgen, çokgen, dış çokgen, dik üçgen, dikdörtgen, dikgen, dokuzgen, dörtgen, eşkenar dörtgen, eşkenar üçgen, iç çokgen, ikizkenar üçgen, köşegen, küresel üçgen, ongen, sekizgen, üçgen, yedigen
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde `kenarlı` anlamıyla kullanılan bir söz
1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , İçinde bulunduğu hücre veya organizmaya özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve hücreden hücreye geçen kalıtımsal öge
Lisan : Fransızca gene
genç irisi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı
1. Eliyle işaret etti genç adama.
1. Eliyle işaret etti genç adama.
2. Gelişmesini tamamlamamış olan (bitki, hayvan)
1. Genç ağaç. Genç at.
1. Genç ağaç. Genç at.
3. Gençlikteki özelliklerini koruyan, dinç
4. Zihin bakımından yeterince gelişmemiş, toy
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan
1. Atatürk'ün tabutu arkasından ağlayan on beş milyon Türk'ün yaşadığı, genç Türkiye mutluydu.
1. Atatürk'ün tabutu arkasından ağlayan on beş milyon Türk'ün yaşadığı, genç Türkiye mutluydu.
1. isim , isim , isim , isim , Bingöl iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : genci
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yaşına göre çok serpilip büyümüş
1. Kırmızı saçlı, genç irisi kadın, pencereden sarkmış, seyrediyordu.
1. Kırmızı saçlı, genç irisi kadın, pencereden sarkmış, seyrediyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok genç, gepegenç, gepegencecik
1. Bakanlar Kurulu her işi bırakıp gencecik bir şairin yazısı ile uğraşacak.
1. Bakanlar Kurulu her işi bırakıp gencecik bir şairin yazısı ile uğraşacak.
1. isim , isim , isim , isim , Gencelmek durumu, gençlik
1. Yalnızca gencelme dönemlerinde rastlanılan imkânsız aşk duyarlığıyla suskun, içe dönüktür.
1. Yalnızca gencelme dönemlerinde rastlanılan imkânsız aşk duyarlığıyla suskun, içe dönüktür.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir kuruluş genç üyelerle yenileşmek
2. Genç görünmek
1. Yaşlandıkça gençleşen bir adam yalnız verdiği eserlerden değil bundan sonra meydana getireceklerinden dolayı mühimdir.
1. Yaşlandıkça gençleşen bir adam yalnız verdiği eserlerden değil bundan sonra meydana getireceklerinden dolayı mühimdir.
3. Yeniden gençlik ve canlılık kazanmak