Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
derde (veya dertlere) düşmek
Anlamı:

1. sorunla karşılaşmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , hastalanmak

Örnek:

1. Mutlaka umarsız dertlere düştüğümü biliyor.

1. Mutlaka umarsız dertlere düştüğümü biliyor.


derde düçar olmak
Anlamı:

1. kötü bir duruma düşmek


derdest
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yakalama, tutma, ele geçirme

2. sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , sıfat , sıfat , hukuk , hukuk , Görülmekte olan

Örnek:

1. Derdest dava.

1. Derdest dava.


Lisan : Farsça derdest

derdest etmek
Anlamı:

1. yakalamak

Örnek:

1. Bu iddiayla yola çıktılar mı Millî Kongre'yi basarlar, Esat Paşa'yı derdest ederler.

1. Bu iddiayla yola çıktılar mı Millî Kongre'yi basarlar, Esat Paşa'yı derdest ederler.


derdi başından aşkın (olmak)
Anlamı:

1. birçok sorunu bulunan

Örnek:

1. Kendi derdimiz başımızdan aşkın, bir de başkasının derdi ile uğraşacak vaktimiz yok.

1. Kendi derdimiz başımızdan aşkın, bir de başkasının derdi ile uğraşacak vaktimiz yok.

2. aşırı derecede meşgul


derdi günü
Anlamı:

1. çok ilgilenilen, üzerinde çok düşünülen, çok önem verilen şey

Örnek:

1. Onun derdi günü roman okumak! Dağ başındasın / Derdin günün hasretlik / Akşam olmuş / Güneş batmış / İçmeyip de ne halt edeceksin?

1. Onun derdi günü roman okumak! Dağ başındasın / Derdin günün hasretlik / Akşam olmuş / Güneş batmış / İçmeyip de ne halt edeceksin?


Ön Takı : (birinin)

derdi veren devasını da verir
Anlamı:

1. `her sıkıntının, üzüntünün bir çaresi vardır` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Merak etme erenler, derdi veren devasını da verir.

1. Merak etme erenler, derdi veren devasını da verir.


derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen
Anlamı:

1. `derdi olmayan kimse önemsiz şeyleri kendisine dert edinerek söylenir, borcu olmayan kimse de evlenirken birçok şey satın almak zorunda kaldığı için borçlanır` anlamında kullanılan bir söz


derdine deva bulmak
Anlamı:

1. sıkıntıyı çözümlemek, atlatmak, çaresizliği yenmek

Örnek:

1. Ağlamak, dertleşmek, dertlerine deva bulmak ihtiyacı her zamankinden fazla idi.

1. Ağlamak, dertleşmek, dertlerine deva bulmak ihtiyacı her zamankinden fazla idi.


derdine düşmek
Anlamı:

1. yapılması gereken bir şeyi gerçekleştirmenin yollarını aramak

2. biri veya bir şey için tasalanmak


derdine yanmak
Anlamı:

1. kendi durumuna üzülmek


derdini çekmek
Anlamı:

1. üzüntüsüne katlanmak


derdini deşmek (veya depreştirmek)
Anlamı:

1. derdini hatırlatıp yeniden üzülmesine yol açmak


Ön Takı : (birinin)

derdini dökmek
Anlamı:

1. derdini, sıkıntılarını ayrıntılı olarak anlatmak, dile getirmek

Örnek:

1. Efendinin ona ihtiyacı en ziyade kendi derdini dökmek, kalbini boşaltmak içindi.

1. Efendinin ona ihtiyacı en ziyade kendi derdini dökmek, kalbini boşaltmak içindi.


derdini Marko Paşa'ya anlat
Anlamı:

1. `yakınmanı dinleyecek kimse yok` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Herif öylesine müzevir ki anlatılmaz efendim, anlatılmaz. İrtica yapıyor diye tutturdu mu anlat derdini Marko Paşa'ya efendim.

1. Herif öylesine müzevir ki anlatılmaz efendim, anlatılmaz. İrtica yapıyor diye tutturdu mu anlat derdini Marko Paşa'ya efendim.


derdini söylemeyen (veya anlatmayan) derman bulamaz
Anlamı:

1. `insan sıkıntısını başkasına açıklayarak giderebilir` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Kızım, derdini söylemeyen derman bulamaz. Gel bana işin doğrusunu söyle de bir çaresine bakalım.

1. Kızım, derdini söylemeyen derman bulamaz. Gel bana işin doğrusunu söyle de bir çaresine bakalım.


dere

İlgili Kelimeler:

derebeyi, dereotu, dere tepe, dere yatağı, kuru dere

Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Genellikle yazın kuruyan küçük akarsu

Örnek:

1. Bu ensiz tahta köprü altında ince dere.

1. Bu ensiz tahta köprü altında ince dere.

2. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , İki dağ arasındaki uzun çukur

3. Damlarda yağmur sularını toplayarak oluğa veren çinko veya kiremit yol


dere tepe
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , İnişli çıkışlı

Örnek:

1. Dere tepe dolaşmak. Dere tepe aşmak.

1. Dere tepe dolaşmak. Dere tepe aşmak.


dere tepe düz gitmek
Anlamı:

1. engelleri aşarak gitmek

Örnek:

1. Gece boyunca kırlarda yürüdü, dere tepe düz gitti ve bir dağın eteğine geldi.

1. Gece boyunca kırlarda yürüdü, dere tepe düz gitti ve bir dağın eteğine geldi.


dere yatağı
Anlamı:

1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Genellikle yazın kuruyan küçük akarsuyun yatağı


derebeyi
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Topraklarını derebeylik düzenine göre yöneten kimse, kont

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Zorba

Örnek:

1. Sende bir Şarklı derebeyi ruhunun saklı olmasından korkar.

1. Sende bir Şarklı derebeyi ruhunun saklı olmasından korkar.


Telaffuz : dere'beyi

derebeylik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Derebeyi olma durumu

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Orta Çağda özellikle Batı Avrupa'da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan siyasal düzen, feodalite

3. Derebeyi yönetimindeki bölge


derebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Derebilmek işi


derebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Derme ihtimali veya imkânı bulunmak


Derebucak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Konya iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : dere'bucağı