92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak veya ansızın daralmak
Telaffuz : daralı'vermek
anlam daralması, bellek daralması
1. isim , isim , isim , isim , Daralmak işi
1. Yeni bir aşkın eşiğindeymiş gibi bir daralma vardı yüreğinde.
1. Yeni bir aşkın eşiğindeymiş gibi bir daralma vardı yüreğinde.
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Geniş ünlülerin, yanlarındaki bazı ünsüzlerin etkisiyle darlaşması: geymek > giymek, yene > yine gibi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dar duruma gelmek, küçülmek
1. İleride yolun daraldığını göre göre gaza yüklendi.
1. İleride yolun daraldığını göre göre gaza yüklendi.
2. Azalmak
1. Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış.
1. Yıllar geçer, bir gün bakarsınız vakitler daralmış.
3. Zayıflamak
1. Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi.
1. Hafızası o kadar daralmış, bir sene evvelini hatırlamıyor gibi.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Güçleşmek, zorlaşmak
1. Geçimi daraldı.
1. Geçimi daraldı.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sıkışmak
1. Daralan soluğu ile çıkamayacağı merdivenleri oğlunun da çıkmasını yasaklıyordu.
1. Daralan soluğu ile çıkamayacağı merdivenleri oğlunun da çıkmasını yasaklıyordu.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Başı dara gelmek, bunalmak
1. -i , -i , -i , -i , Daraltma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Daraltmaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Boruların çaplarını daraltmakta kullanılan bağlantı parçası
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Daraltılma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Daraltma işi yapılmak
1. Çember gittikçe daraltılıyor.
1. Çember gittikçe daraltılıyor.
damardaraltan
1. -i , -i , -i , -i , Dar duruma getirmek
1. Hoyrat bir rüzgâr bütün gün tozu dumanına katmış, solukları kesmiş, göğüsleri daraltmıştı.
1. Hoyrat bir rüzgâr bütün gün tozu dumanına katmış, solukları kesmiş, göğüsleri daraltmıştı.
2. Sayıca azaltmak
1. Aslında geniş olan kadroyu ne akla hizmet edip de bu derece daralttığına bir türlü akıl erdirememişti.
1. Aslında geniş olan kadroyu ne akla hizmet edip de bu derece daralttığına bir türlü akıl erdirememişti.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dar, kasvetli (yer)
1. O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı.
1. O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Darası alınmamış
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Darası alınmadan
1. isim , isim , isim , isim , Sıkıntılı ortam, durum, darlık
1. Ben hem yemek pişireyim hem de bu daraşlıkta temizlik nasıl yapayım?
1. Ben hem yemek pişireyim hem de bu daraşlıkta temizlik nasıl yapayım?