Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
darbe

İlgili Kelimeler:

hükûmet darbesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vuruş, çarpış

Örnek:

1. Başına şiddetli bir darbe indirerek hayvanı sersemletti.

1. Başına şiddetli bir darbe indirerek hayvanı sersemletti.

2. Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay

Örnek:

1. Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son kalkınma ümitlerini de silip süpürmüştü.

1. Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son kalkınma ümitlerini de silip süpürmüştü.


Lisan : Arapça arbe

darbe (veya darbeyi) yemek
Anlamı:

1. gücü sarsılmak

Örnek:

1. Seniha'nın kaçışı üzerine en müthiş darbeyi yiyen kalp, Celis'in kalbi oldu.

1. Seniha'nın kaçışı üzerine en müthiş darbeyi yiyen kalp, Celis'in kalbi oldu.

2. kötü, olumsuz bir duruma maruz kalmak


darbe almak
Anlamı:

1. kötü bir duruma düşmek


darbe vurmak (veya indirmek)
Anlamı:

1. iyi olan bir durumu kötüye dönüştürmek

Örnek:

1. Abdülhamit, Midhat Paşa'nın katli ile fikir denilen kuvvete ağır bir darbe vurmuş.

1. Abdülhamit, Midhat Paşa'nın katli ile fikir denilen kuvvete ağır bir darbe vurmuş.


darbeci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vuran, çarpan kimse

2. Darbe yaparak yönetime el koyan kimse


darbecik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hafifçe vuruş

Örnek:

1. Kapıya yaklaşıp iki üç işitilmez darbecik vurdu.

1. Kapıya yaklaşıp iki üç işitilmez darbecik vurdu.


darbecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Darbeci olma durumu


darbeleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Darbelemek işi


darbelemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Vurmak, çarpmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yıkıma uğratmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işi engellemek


darbetme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Darbetmek işi


darbetmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Vurmak, çarpmak

2. Para basmak

3. matematik , matematik , matematik , matematik , Çarpmak


Lisan : Arapça arb + Türkçe etmek

Telaffuz : da'rbetmek

darbımesel
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Atasözü, atalar sözü

Örnek:

1. Diğer ülkelerde Türk gençleri gibi kahraman, Türk kızları gibi ince, Türk gibi hür yollu darbımeseller vardı.

1. Diğer ülkelerde Türk gençleri gibi kahraman, Türk kızları gibi ince, Türk gibi hür yollu darbımeseller vardı.


Lisan : Arapça arb + mes̱el

Telaffuz : da'rbımesel

darboğaz
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Piyasalarda üretimin, kredilerin, döviz imkânlarının, sürümün, ham madde arzının ve malzeme stoklarının gereksinim düzeyi altına düştüğü sıkıntılı durum

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Toplumun, çözümlenmesinde güçlüklerle karşılaştığı bunalımlı durum


Telaffuz : da'rboğaz

darbuka
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Toprak veya madenden yapılan, bir yanı açık, vurmalı çalgı


Lisan : Arapça darabuḳḳa

Telaffuz : darbu'ka

darbukacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Darbuka çalan kimse


darbukacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Darbukacının işi veya mesleği


darca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz dar, pek geniş olmayan


darda bulunmak
Anlamı:

1. bir şeyin sıkıntısını çekmek

Örnek:

1. En darda bulunduğu zamanlarda bile ihtiyacı olanlar ondan bir şey isteyebilirlerdi.

1. En darda bulunduğu zamanlarda bile ihtiyacı olanlar ondan bir şey isteyebilirlerdi.


darda kalmak
Anlamı:

1. paraca sıkıntı içine girmek

2. zor duruma düşmek

Örnek:

1. Lala da pek darda kaldığı zaman kabahati Gülsüm'ün üstüne yıkıyor.

1. Lala da pek darda kaldığı zaman kabahati Gülsüm'ün üstüne yıkıyor.


dardağan
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Palmiye cinsinden bir ağaç (Celtis tournefortii)

2. Bu ağacın çitlembik büyüklüğünde, sert çekirdekli tatlı yemişi


Darende
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Malatya iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : da:rende

Dargeçit
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mardin iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : da'rgeçidi

dargın
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Darılmış olan, küs, küskün

Örnek:

1. Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı.

1. Hasan Ağa büyük oğlu ile dargındı.

2. Soğuk, ilgisiz

Örnek:

1. Annem, bahçe kapısında beni iki dargın kelime ile karşıladı.

1. Annem, bahçe kapısında beni iki dargın kelime ile karşıladı.


dargın durmak
Anlamı:

1. küskün durumda olmak

Örnek:

1. Bu olaydan sonra benimle aylarca dargın durdu.

1. Bu olaydan sonra benimle aylarca dargın durdu.


dargınlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dargınlaşmak işi