92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Bir önermeden, düşünce yoluyla bir başka önermeye geçme işi, istihraç
1. isim , isim , isim , isim , Çıkartabilmek işi
1. Sonrasında olanlara gelince, onları aklımdan tamamen çıkartabilmeyi tercih ederdim.
1. Sonrasında olanlara gelince, onları aklımdan tamamen çıkartabilmeyi tercih ederdim.
1. -e , -e , -den , -den , -e , -e , -den , -den , Çıkartma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Size bir fenalık edebilir, sizi işinizden attırır, vekâlet emrine alır, vakitsiz emekliye çıkartabilir.
1. Size bir fenalık edebilir, sizi işinizden attırır, vekâlet emrine alır, vakitsiz emekliye çıkartabilir.
2. Çıkartmaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Boşaltım ile vücuttan dışarı çıkan madde, ıtrah maddesi
1. nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , Çıkartılma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Çabucak veya ansızın çıkarmak
Telaffuz : çıkartı'vermek
1. isim , isim , isim , isim , Çıkartmak işi
1. Baban nüfus kâğıdını çıkartmayı savsaklamış.
1. Baban nüfus kâğıdını çıkartmayı savsaklamış.
2. Özel olarak hazırlanıp bir yere yapıştırılan zamklı desen, resim veya yazı
1. Yonca'nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var.
1. Yonca'nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var.
1. -i , -i , -i , -i , Çıkartma işini yapmak
1. Bu adam bir senedir buraların resmini çıkartıyor.
1. Bu adam bir senedir buraların resmini çıkartıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çıkacak gibi olmak
Telaffuz : çıka'yazmak
1. isim , isim , isim , isim , Beyaz kum midyesi
2. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Acemi, bir işe yeni başlayan
kirli çıkı
1. isim , isim , isim , isim , Çıkın
1. Düğünün hamamı benden. Çerezi, çıkısı hepsi benden.
1. Düğünün hamamı benden. Çerezi, çıkısı hepsi benden.
1. isim , isim , isim , isim , Bir kemik veya organın yerinden çıkmış olması
1. Kolunda çıkık var.
1. Kolunda çıkık var.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yerinden çıkmış (kemik veya organ)
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çıkıntısı olan
1. Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı.
1. Bu adam, elli beş, altmış yaşlarında, boynu biraz yana çarpılmış, çıkık alınlı, çökük yanaklı, kara kuru bir ihtiyardı.
1. isim , isim , isim , isim , Çıkıkları düzelten kimse
1. Erkekler günlerce çıkıkçıların, kırıkçıların kapısını aşındırdı.
1. Erkekler günlerce çıkıkçıların, kırıkçıların kapısını aşındırdı.