92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Çığırtmak işi
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Basit, küçük, nefesli bir çalgı
1. Bu lakırtıların arasında çığırtma gibi ince çocuk sesi.
1. Bu lakırtıların arasında çığırtma gibi ince çocuk sesi.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Pamuk çekirdeği
2. Çekirdek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Göze batmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kaba davranışlarda bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Çiğ olma durumu
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kaba, yersiz, yakışıksız davranış
1. O gece de böyle bir şeyi bütün çiğliği ve çıplaklığıyla gördüğüm bir geceydi.
1. O gece de böyle bir şeyi bütün çiğliği ve çıplaklığıyla gördüğüm bir geceydi.
1. isim , isim , isim , isim , Acı, ince ve keskin ses, feryat, figan
1. Martıların çığlıkları arasında ayıklanmış yığınların çevresinde yeni çöp tepecikleri oluştu.
1. Martıların çığlıkları arasında ayıklanmış yığınların çevresinde yeni çöp tepecikleri oluştu.
1. kulak tırmalayıcı korkunç sesler çıkararak acı acı bağırmak
1. Deve acı bir çığlık atarak yere yığıldı.
1. Deve acı bir çığlık atarak yere yığıldı.
2. Bir gün işte bu çalgı çalınırken küçük kız olanca kuvveti ile tepinmeye, çığlık basmaya başlamıştır.
2. Bir gün işte bu çalgı çalınırken küçük kız olanca kuvveti ile tepinmeye, çığlık basmaya başlamıştır.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çığlık atarak, bağırıp çağırarak
1. Çığlık çığlığa kendini yere attı.
1. Çığlık çığlığa kendini yere attı.
1. ters veya yersiz bir davranışta bulunmak
1. Etrafını saranlar, çiğlik ettin, adam sana vereceğini vermiş, daha ne versin, dediler.
1. Etrafını saranlar, çiğlik ettin, adam sana vereceğini vermiş, daha ne versin, dediler.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yolüstü
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Çiğnemlik
1. isim , isim , isim , isim , Çiğnemek işi
1. Herkes hücceti imzalamak için birbirini çiğnemeye başladı.
1. Herkes hücceti imzalamak için birbirini çiğnemeye başladı.
1. -i , -i , -i , -i , Ağza alınan bir şeyi dişler arasında ezmek, öğütmek
1. Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor.
1. Gözlerine uyku denilen şey girmiyor, çiğnediği lokma boğazından inmiyor.
2. Ayağı veya tekerleği altına alarak ezmek
1. Bunlara dalgın bakarken öteden gelen bir araba onu çiğneyecekti.
1. Bunlara dalgın bakarken öteden gelen bir araba onu çiğneyecekti.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sayılması gereken bir şeyi saymamak, itibar etmemek, ayaklar altına almak
1. Bunu yapmamak, insanlığın mukaddes mirasını çiğnemek değil, kendi hayatımı da inkâr etmek olacaktı.
1. Bunu yapmamak, insanlığın mukaddes mirasını çiğnemek değil, kendi hayatımı da inkâr etmek olacaktı.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Egemenliği altına almak, hükmetmek
1. On iki milyonluk bir milleti çiğnemek sevdasına kapıldı.
1. On iki milyonluk bir milleti çiğnemek sevdasına kapıldı.
1. isim , isim , isim , isim , Ağızda çiğnenip çıkarılan yemek
1. Çocuklara çiğnemik yedirmek zararlı bir alışkanlıktır.
1. Çocuklara çiğnemik yedirmek zararlı bir alışkanlıktır.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ağızda çiğnenecek miktarda olan, çiğnem
1. Bir çiğnemlik sakız.
1. Bir çiğnemlik sakız.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çiğnenme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çiğneme işi yapılmak
1. Çıkardıkları süngerler, ertesi günü çiğnenmek üzere güverteye serildi.
1. Çıkardıkları süngerler, ertesi günü çiğnenmek üzere güverteye serildi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İşgal altına alınmak