92406 kayıt bulundu.
fakir cevher, maden cevheri
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin özü, maya, gevher
1. Şu kuvvetin, cevherin sırrını öğrenmek için soruyorum.
1. Şu kuvvetin, cevherin sırrını öğrenmek için soruyorum.
2. Değerli süs taşı, mücevher
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İyi yetenek
1. Avrupa aristokratı, cevheri tükenmeye yüz tutmuş bir insandır.
1. Avrupa aristokratı, cevheri tükenmeye yüz tutmuş bir insandır.
4. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Töz
Lisan : Arapça cevher
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , değerli sözler söylediğini sanarak saçmalamak
1. Sofrada biraz fazla kaçırdığı şarabın ateşiyle daha saatlerce cevherler yumurtlayacaktı.
1. Sofrada biraz fazla kaçırdığı şarabın ateşiyle daha saatlerce cevherler yumurtlayacaktı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik, atik tetik
1. Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı.
1. Sofrada Atatürk'ün pek kuvvetli ve çevik birkaç arkadaşı vardı.
Lisan : Farsça çābuk
1. isim , isim , isim , isim , Çevikçe davranış
1. Hüdai birdenbire, kendinden beklenmeyen bir çeviklikle taşların üstünden atlaya atlaya önden koşturdu.
1. Hüdai birdenbire, kendinden beklenmeyen bir çeviklikle taşların üstünden atlaya atlaya önden koşturdu.
cevretmek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Eziyet, cefa, üzgü
1. Kendi kafamın cevrinden kurtulmak için de geldim.
1. Kendi kafamın cevrinden kurtulmak için de geldim.
Lisan : Arapça cevr
1. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , karşısındakine dokunacak yersiz bir söz söylediğini fark eder etmez sözünü çevirmeye kalkışanlara söylenen bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Telefon numarasının aranmaya hazır olduğunu belirten ince ve monoton ses, sinyal
1. Bir kere daha telefona sarıldı. Bu defa çıtırtılı bir sessizlik, bir türlü gelmek bilmeyen çevir sesi.
1. Bir kere daha telefona sarıldı. Bu defa çıtırtılı bir sessizlik, bir türlü gelmek bilmeyen çevir sesi.
1. -i , -i , -i , -i , Çevirme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Çevirmeye gücü yetmek
3. Çevirme becerisi bulunmak
1. isim , isim , bilişim , bilişim , isim , isim , bilişim , bilişim , Bilgisayar verilerini telefon hattı vb. iletişim hatları üzerinden gönderen elektronik araç, modem
çeviri dili, çeviri yazı, motamot çeviri, harf çevirisi
1. isim , isim , isim , isim , Bir dilden başka bir dile aktarma, çevirme, tercüme
1. Var olanla her çeşit işlemi bu çevirilerle yürütebiliriz.
1. Var olanla her çeşit işlemi bu çevirilerle yürütebiliriz.
2. Bir dilden başka bir dile çevrilmiş yazı veya kitap, tercüme
1. Düşüncelerimi sormak üzere bu çevirileri parça parça İstanbul'a yollamıştı.
1. Düşüncelerimi sormak üzere bu çevirileri parça parça İstanbul'a yollamıştı.
1. isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , Bir yazıyı bütün ses inceliklerini belirterek başka bir alfabeye çevirme yolu, yazı çevirimi, transkripsiyon
2. Sözlü metinlerin ses inceliklerinin ayrıntılı bir biçimde özel işaretlerle yazıya aktarılması
çevirici dili
1. isim , isim , isim , isim , Çevirmen
1. Bu kitabın çeviricisi Fransızcayı iyi bilir.
1. Bu kitabın çeviricisi Fransızcayı iyi bilir.
2. fizik , fizik , fizik , fizik , Anahtar