92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İrin
2. Yara
Lisan : Arapça cerāḥat
Telaffuz : cera:hat
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İrinli
1. Sarı, cerahatli bir suyun kafamdan aktığını duyuyorum.
1. Sarı, cerahatli bir suyun kafamdan aktığını duyuyorum.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İrinsiz
1. Cerahatsiz bir yara.
1. Cerahatsiz bir yara.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Güzel konuşma
1. Aldıracak bir şey olmadığını cerbezesiyle tekrar etti.
1. Aldıracak bir şey olmadığını cerbezesiyle tekrar etti.
2. Beceriklilik, girginlik
3. Kurnazlık, hilekârlık
Lisan : Arapça cerbeẕe
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Girgin, kolaylıkla ve inandırıcı söz söyleyen, dilli
1. Benim arkadaş yakışıklıdır, cerbezelidir, sportmendir ve kuş beyinlidir.
1. Benim arkadaş yakışıklıdır, cerbezelidir, sportmendir ve kuş beyinlidir.
çerçeve anlaşma
1. isim , isim , isim , isim , Resim, yazı, ayna vb.ni süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen kenarlık
1. Duvarda bir çerçeve asılıdır ki çarpıktır, düzeltemezsiniz.
1. Duvarda bir çerçeve asılıdır ki çarpıktır, düzeltemezsiniz.
2. Kapı, pencere ile bunların cam veya tablalarının yerleştirilmiş olduğu kenarlık
1. Pencerenin geniş çerçevesi yıldız salkımlarıyla dolu.
1. Pencerenin geniş çerçevesi yıldız salkımlarıyla dolu.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konunun, bir düşünce alanının sınırları veya bu sınırlar içindeki alan
1. Boğaziçi'nin böyle bir medeniyet çerçevesi içinde geçen hayatı ne güzel ve mükemmeldir.
1. Boğaziçi'nin böyle bir medeniyet çerçevesi içinde geçen hayatı ne güzel ve mükemmeldir.
4. Beden eğitiminde asılma ve tırmanmalar için kullanılan araç
Lisan : Farsça çār + çūbe
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Hükûmet ile sendika ve işverenler arasında toplu sözleşme öncesinde varılan ön anlaşma
1. isim , isim , isim , isim , Çerçeve yapan kimse
2. Resimlere, tablolara çerçeve takma işiyle uğraşan kimse
1. isim , isim , isim , isim , Çerçevelemek işi
2. sinema , sinema , televizyon , televizyon , sinema , sinema , televizyon , televizyon , Filmi çekilecek başlıca cismin gerek büyüklük gerek yer bakımından görüntü çerçevesine göre düzenlenmesi işi
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi çerçeve içine almak
1. İnce çeneli uzun yüzünü siyah yemeni sımsıkı çerçeveliyor.
1. İnce çeneli uzun yüzünü siyah yemeni sımsıkı çerçeveliyor.
2. Bir şeye çerçeve geçirmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çerçeve içine alınmak
1. Duvarlarda Avrupa mecmualarından kesilip çerçevelenmiş birkaç renkli resim vardı.
1. Duvarlarda Avrupa mecmualarından kesilip çerçevelenmiş birkaç renkli resim vardı.
1. -i , -i , -i , -i , Çerçeveletme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Çerçeveletmeye gücü yetmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çerçevelenmesi sağlanmak
1. -i , -i , -i , -i , Çerçeve geçirtmek
1. Levhayı çerçevelettim, baş ucuma astım.
1. Levhayı çerçevelettim, baş ucuma astım.
1. -i , -i , -i , -i , Çerçeveleme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Çerçevelemeye gücü yetmek