92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Sürekli karşılıklı konuşma
1. birbirinin sözünü keserek susmamacasına konuşmak
1. Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı.
1. Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Karşılıklı gevezelik etme, karşılıklı çene çalma
1. karşılıklı gevezelik etmek, çok konuşmak
1. Çene yarıştırmak gelmiyordu içimden.
1. Çene yarıştırmak gelmiyordu içimden.
1. konuşmayı sürdürmek
1. Şu bitkin hâliyle dayısına çene yetiştirecek gücü yoktu.
1. Şu bitkin hâliyle dayısına çene yetiştirecek gücü yoktu.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Çok konuşan, çenesi kuvvetli, çeneli
1. Bu, otuz yaşlarında çenebaz ve oynak bir duldu.
1. Bu, otuz yaşlarında çenebaz ve oynak bir duldu.
Lisan : Farsça çānebāz
1. isim , isim , isim , isim , Çenebaz olma durumu
1. Hep bunlar yeni avukatlık çenebazlığı, zamane lafları.
1. Hep bunlar yeni avukatlık çenebazlığı, zamane lafları.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Tohumda embriyoyu kaplayan etli bölüm
1. Bakla, fasulye gibi bitkilerin tohumlarında ikişer çenek bulunur.
1. Bakla, fasulye gibi bitkilerin tohumlarında ikişer çenek bulunur.
2. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kuşların gagasını oluşturan alt ve üst bölümlerden her biri
3. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Böceklerde ağzın iki yanında bulunan parçalayıcı sert organ
tek çenekli, bir çenekliler, iki çenekliler, tek çenekliler
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çeneği olan
1. -le , -le , -le , -le , Karşılıklı olarak konuşmak
1. Bankacı pencereden baktı, kadın hamallarla çeneleşiyordu.
1. Bankacı pencereden baktı, kadın hamallarla çeneleşiyordu.
çengel çeneliler, yapışık çeneliler
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çenesi olan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çenebaz
1. Çenelileri hor görmemeliyiz, gereğinde söze atılmak, konuşmak hatta epeyce konuşmak suspus oturmaktan yeğdir.
1. Çenelileri hor görmemeliyiz, gereğinde söze atılmak, konuşmak hatta epeyce konuşmak suspus oturmaktan yeğdir.
1. durmadan konuşmak, gevezelik etmek
1. Sabahtan akşama kadar uyukluyorsun, gece olunca çenen açılıyor.
1. Sabahtan akşama kadar uyukluyorsun, gece olunca çenen açılıyor.
1. can çekişirken çenesi titremek
1. Hasta aksırır gibi bir ses çıkardı. Döndü, baktı: -Ne istiyor?... dedi, ağa cevap vermedi. Çenesi atıyordu.
1. Hasta aksırır gibi bir ses çıkardı. Döndü, baktı: -Ne istiyor?... dedi, ağa cevap vermedi. Çenesi atıyordu.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok gereksiz şeyler konuşan (kimse), boşboğaz, geveze
1. Çenesi düşükleri hiç sevmem.
1. Çenesi düşükleri hiç sevmem.
1. bir şey yemek
1. Yavrum gelinim! Kapının önünden yemiş mi aldın? Ölmüşlerinin canı için biraz da bana tattır; canım sıkılıyor, azıcık çenem oynarsa sevinirim.
1. Yavrum gelinim! Kapının önünden yemiş mi aldın? Ölmüşlerinin canı için biraz da bana tattır; canım sıkılıyor, azıcık çenem oynarsa sevinirim.
2. çok konuşmak