92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , sıfat , sıfat , din bilgisi , din bilgisi , Cünüp
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Pis, kötü, hoşlanılmayan (kimse veya şey)
3. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Cünüplük
Lisan : Arapça cenābet
Telaffuz : cena:bet
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Allah, Tanrı
1. Cenabıhakk'ın lütfuyla bu büyük badireden sağ çıktık.
1. Cenabıhakk'ın lütfuyla bu büyük badireden sağ çıktık.
Özel: Evet
Lisan : Arapça cenāb + ḥaḳḳ
Telaffuz : cena:bıhak
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kuş kanadı
2. Kol, pazı
3. Yan, taraf
4. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Kanat
1. Ben takımımla beraber taburun sağ cenahını himaye için tepelere çıktım.
1. Ben takımımla beraber taburun sağ cenahını himaye için tepelere çıktım.
Lisan : Arapça cenāḥ
Telaffuz : cena:hı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Saygı, onur ve büyüklük anlamıyla kullanılan bir söz
1. Prens cenapları için oturacak yer arıyoruz.
1. Prens cenapları için oturacak yer arıyoruz.
Lisan : Arapça cenāb
Telaffuz : cena:bı
1. saygı duyulan kişilerin adlarını veya makamlarını gösteren söze başka unvanlarla birlikte getirilen bir söz
cenaze alayı, cenaze duası, cenaze levazımatı, cenaze merasimi, cenaze namazı, cenaze töreni, canlı cenaze
1. isim , isim , isim , isim , Kefenlenip tabuta konmuş, gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü
2. Ölü, ölmüş kimse
1. Evden iki sene içinde üç cenaze çıkmıştı.
1. Evden iki sene içinde üç cenaze çıkmıştı.
3. Cenaze töreni
Lisan : Arapça cenāze
Telaffuz : cena:ze
1. isim , isim , isim , isim , Cenazeyi izleyen topluluk
1. Onu bu kadar candan alkışlayan İstanbul, iki gün sonra çok derin bir üzüntüyle cenaze alayını izledi.
1. Onu bu kadar candan alkışlayan İstanbul, iki gün sonra çok derin bir üzüntüyle cenaze alayını izledi.
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Cenaze namazında okunan dua
1. isim , isim , isim , isim , Ölünün kefenlenmesi sırasında gerekli olan malzemeler
1. isim , isim , isim , isim , Cenaze töreni
1. Büyükbabamın cenaze merasimi muhteşem oldu.
1. Büyükbabamın cenaze merasimi muhteşem oldu.
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Cenaze gömülmeden önce musalla taşının üstüne konulan tabutun önünde kılınan namaz
1. isim , isim , isim , isim , Bir cenaze için mezara kadar yapılan dinî tören, cenaze merasimi
1. Bir cenaze töreni için Şehitlik'e ilk defa gidiyordum.
1. Bir cenaze töreni için Şehitlik'e ilk defa gidiyordum.
1. ölüyü gömmek üzere götürmek
2. ölüyü gömmek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ortada kalan bir işi bitirmek
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Geveze
su cenderesi
1. isim , isim , teknik , teknik , isim , isim , teknik , teknik , Pres
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Manevi baskı
1. Aralarından biri itilip kakılınca hepsinin birden boynunda aynı cendere acısı.
1. Aralarından biri itilip kakılınca hepsinin birden boynunda aynı cendere acısı.
Lisan : Farsça cendere
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Manevi baskı altında mücadele etmek
1. manevi baskı altına almak
1. Böyle sabit bir görüş tarzı, fikir ve hayali bir cendereye sokmak demektir.
1. Böyle sabit bir görüş tarzı, fikir ve hayali bir cendereye sokmak demektir.
çene çukuru, çene kavafı, çene yarışı, çene yarıştırma, çenesi düşük, çenesi kuvvetli, çeneye kuvvet, alt çene, çalçene, ökçe çene, üst çene
1. isim , isim , isim , isim , Canlılarda baş bölümünde yer alan, kemik veya kıkırdak ile desteklenen, altlı üstlü dişleri taşıyan ve ağzın kapanıp açılmasını sağlayan kasları üzerinde barındıran iki parçaya verilen ad
1. Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu.
1. Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu.
2. Mengene, kerpeten vb. araçların eşyayı sıkıştıran karşılıklı iki parçasından her biri
3. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Baş bodoslamasının omurga ile birleştiği yer, çarık
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok konuşma huyu, gevezelik
1. Sende de çene var ha!
1. Sende de çene var ha!
5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Köşe
Lisan : Farsça çāne
1. gevezelik etmek
1. Komşu kadınlar akşam yemeğinden sonra onun etrafında toplanırlar, geç vakitlere kadar çene çalarlardı.
1. Komşu kadınlar akşam yemeğinden sonra onun etrafında toplanırlar, geç vakitlere kadar çene çalarlardı.
1. karşı tarafa anlatabilmek veya kabul etmesini sağlamak için bir konu üzerinde uzun uzun konuşmak
1. Feti Bey'in boşu boşuna çene patlatmayacağı herkesçe bilinirdi.
1. Feti Bey'in boşu boşuna çene patlatmayacağı herkesçe bilinirdi.