92406 kayıt bulundu.
1. -den , -den , -den , -den , Bir şeyi yapmaktan geri durmak, kaçınmak, el çekmek, istinkâf etmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oy vermekten, eğilim göstermekten veya bir şey yapmaktan kaçınan, kararsız, taraf olmayan (kimse), müstenkif
1. kararsız kalmak
1. Onların nerelerde çekimser olduklarını müdür davranışlarından anlıyordu.
1. Onların nerelerde çekimser olduklarını müdür davranışlarından anlıyordu.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çekimsere yakışır bir biçimde
Telaffuz : çekimse'rce
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir konuda ileriyi düşünerek çekinmeyi gerektiren sebep veya durum, rezerv, ihtiraz
1. En büyük çekincem, birinin dikkatini çekmekti.
1. En büyük çekincem, birinin dikkatini çekmekti.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her şeyden çekinen, ürkek, tutuk (kimse), muhteriz
1. Bunlar çoğunlukla çekingen, utangaç olurlardı.
1. Bunlar çoğunlukla çekingen, utangaç olurlardı.
1. ürkekçe davranışlarda bulunmak
1. Birdenbire kadına karşı soğuk, çekingen davranmayı da onuruma yediremiyorum.
1. Birdenbire kadına karşı soğuk, çekingen davranmayı da onuruma yediremiyorum.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çekingene yakışır
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (çekinge'nce) Çekingene yakışır bir biçimde, ürkekçe
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çekingenleşme ihtimali bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çekingen duruma gelmek
1. Akşama doğru kendisinin bile yadırgayacağı kadar çekingenleşmişti.
1. Akşama doğru kendisinin bile yadırgayacağı kadar çekingenleşmişti.