92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , felsefe , felsefe , isim , isim , eskimiş , eskimiş , felsefe , felsefe , Yazgıcılık
Lisan : Arapça cebriyye
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , İki kanatlılardan, insana uyku hastalığı aşılayan, sinekten büyük bir cins Güney Afrika böceği (Glossina)
Lisan : Fransızca tsé-tsé
Telaffuz : çe'çe
1. isim , isim , isim , isim , Kafkasya'nın kuzeydoğusundaki Çeçen Cumhuriyeti'nde yaşayan bir halk veya bu halkın soyundan olan kimse
Özel: Evet
1. isim , isim , isim , isim , Çeçen dili
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu dille yazılmış olan
Özel: Evet
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Madenî kulp, halka, çivi
1. `soyun sopunla birlikte Tanrı cezanızı versin!` anlamında kullanılan bir ilenme sözü
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tartışma, çekişme, münakaşa etme
Lisan : Arapça cedel
1. -le , -le , halk ağzında , halk ağzında , -le , -le , halk ağzında , halk ağzında , Tartışmak, münakaşa etmek, becelleşmek, cebelleşmek
2. Uğraşmak, çabalamak, becelleşmek, cebelleşmek
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kendirin tohumu
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , gök bilimi , gök bilimi , Oğlak
Özel: Evet
Lisan : Arapça cedī
Telaffuz : cedi:
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Mesh üzerine giyilen sarı pabuç
1. Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış.
1. Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış.
2. Terlik
Ahd-i Cedit, esericedit
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Yeni
Lisan : Arapça cedīd
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , Guatr
Lisan : Arapça cedre
eza cefa
1. isim , isim , isim , isim , Zulüm
1. Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım.
1. Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım.
Lisan : Arapça cefā
Telaffuz : cefa:
1. zulüm görmek
1. Mektubumda yazmamış mıydım, senin yüzünden ne cefalar çektiğimi?
1. Mektubumda yazmamış mıydım, senin yüzünden ne cefalar çektiğimi?
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eziyet eden
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Eziyet çeken, cefakeş
Lisan : Arapça cefā + Farsça -kār
Telaffuz : cefa:kâr
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Cefa çeken, sıkıntıya katlanan
1. Bu, cefakeş bir işçi kadının hikâyesiydi.
1. Bu, cefakeş bir işçi kadının hikâyesiydi.
Lisan : Arapça cefā + Farsça -keş
Telaffuz : cefa:keş
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntı, eziyet çekilen
1. Bedia için hazin ve cefalı bir hayat başladı.
1. Bedia için hazin ve cefalı bir hayat başladı.
2. Sıkıntıya, eziyete katlanmış veya katlanan
1. zulme tahammül etmek
1. Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar.
1. Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar.