Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
cancağız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , `Kendiliğinden isterse, içinden gelirse` anlamındaki cancağızı isterse sözünde geçer

Örnek:

1. Tayfur Bey görünmezse görünmesin, cancağızı isterse görünsün!

1. Tayfur Bey görünmezse görünmesin, cancağızı isterse görünsün!


çancı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çan yapan veya satan kimse

2. Çan çalmakla görevli kimse


canciğer
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok yakın, sıkı fıkı, pek içten (arkadaş)

Örnek:

1. Aynı işi ortaklaşa yaparlardı, canciğer dosttular.

1. Aynı işi ortaklaşa yaparlardı, canciğer dosttular.


Telaffuz : ca'nciğer

canciğer kuzu sarması
Anlamı:

1. içli dışlı, candan, pek içten

Örnek:

1. Bir gün evvel canciğer kuzu sarması, ferdası günü sen kimsin efendi ben seni tanımıyorum.

1. Bir gün evvel canciğer kuzu sarması, ferdası günü sen kimsin efendi ben seni tanımıyorum.


canciğer olmak
Anlamı:

1. birbiriyle çok yakın arkadaş olmak

Örnek:

1. Birbirinizin yüzüne karşı canciğer olursunuz fakat sekiz on adım ayrıldığınız gibi başka birine mükemmel çekiştirirsiniz.

1. Birbirinizin yüzüne karşı canciğer olursunuz fakat sekiz on adım ayrıldığınız gibi başka birine mükemmel çekiştirirsiniz.


canciğerlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Canciğer olma durumu


çancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çancının yaptığı iş


candan

İlgili Kelimeler:

candan yürekten

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçten, yürekten, gönülden, samimi

Örnek:

1. Candan arkadaşını bir başına bırakıp kaçıyor musun?

1. Candan arkadaşını bir başına bırakıp kaçıyor musun?

2. zarf , zarf , zarf , zarf , İçtenlikle, istekle, ilgiyle

Örnek:

1. Onlar da ilk defa candan alkışlamanın o güzel tadını tadıyorlardı.

1. Onlar da ilk defa candan alkışlamanın o güzel tadını tadıyorlardı.


candan geçmek
Anlamı:

1. ölmek

Örnek:

1. Geçti Galip Dede candan yahu.

1. Geçti Galip Dede candan yahu.


candan yürekten
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , İçtenlikle

Örnek:

1. Sonra candan yürekten rahat ve keyifli alkışlar.

1. Sonra candan yürekten rahat ve keyifli alkışlar.


candanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Candan olma durumu

Örnek:

1. Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı.

1. Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı.


candaş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Can dostu


candaşlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Candaş olma durumu


çandı
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Çivisiz, birbirine geçirilme yöntemine göre kesilmiş hazır kereste

Örnek:

1. Evi, ahırı, samanlığı babadan kalma, çandı yani çivisiz yapılmış keresteler birbirine geçirilerek yapılmış.

1. Evi, ahırı, samanlığı babadan kalma, çandı yani çivisiz yapılmış keresteler birbirine geçirilerek yapılmış.

2. Tahta kapak veya tavan


çandır
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Karışık, melez

2. Aşılanmamış, yaban


Çandır
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yozgat iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ça'ndır

canevi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalbin altındaki bölge

Örnek:

1. Yazın susamışken birdenbire bir soğuk su içtiniz mi bir sancı, bir ağırlık oturuverir; öyle bir şey oturdu canevime.

1. Yazın susamışken birdenbire bir soğuk su içtiniz mi bir sancı, bir ağırlık oturuverir; öyle bir şey oturdu canevime.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , En duyarlı yer, yürek, kalpgâh

Örnek:

1. Bir çift göz istiyorum, canevimi görecek.

1. Bir çift göz istiyorum, canevimi görecek.


Telaffuz : ca'nevi

canevinden vurmak
Anlamı:

1. en etkileyici yönünden saldırmak

Örnek:

1. Zeki bakışı, hınzır nükteleriyle beni canevinden vurmaktan geri kalmadı.

1. Zeki bakışı, hınzır nükteleriyle beni canevinden vurmaktan geri kalmadı.


canfes
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Üzerinde desen bulunmayan, ince dokunmuş, parlak, tok, ipekli kumaş

Örnek:

1. Arabistan'dan getirdiği birtakım ipekler, canfesler ve kumaşlarla giyinir.

1. Arabistan'dan getirdiği birtakım ipekler, canfesler ve kumaşlarla giyinir.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kumaştan yapılmış

Örnek:

1. Canfes yastıklar üzerinde, muslinlere bürünmüş bir halayık portakal soyuyor.

1. Canfes yastıklar üzerinde, muslinlere bürünmüş bir halayık portakal soyuyor.


Lisan : Farsça cānfes

canfes gibi
Anlamı:

1. ince, taze ve sinirsiz (asma ve dut yaprağı)


canfeza
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Türk müziğinde çok az kullanılmış bir birleşik makam


Lisan : Farsça cānfezā

Telaffuz : canfeza:

çangal
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Dallı budaklı ağaç

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Fasulye sırığı, sırık


Lisan : Farsça çengāl

çangal
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Ayakta güreşirken karşı güreşçinin koltuğu altından bir kolu sokarak bir ayakla o güreşçinin bir bacağına çengel taktıktan sonra onu öne doğru eğip başı üzerinden atma oyunu


cangıl

İlgili Kelimeler:

cangıl cungul

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cengel

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Karışıklık, kargaşa


cangıl cungul
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayvanlara takılan çan veya başka maden eşyanın çıkardığı ses

2. Bu biçimdeki gürültü

Örnek:

1. Bu çanların cangıl cungulu insanın başını ağrıtıyor.

1. Bu çanların cangıl cungulu insanın başını ağrıtıyor.