92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Göğüs kemiği
1. ölmek
1. Göçük altında can vermiş kaç insan görmüştü bugüne kadar?
1. Göçük altında can vermiş kaç insan görmüştü bugüne kadar?
2. ruha güç vermek
1. Bu sözleriniz bana can verdi.
1. Bu sözleriniz bana can verdi.
3. canlanmasına yol açmak
1. Bahar toprağa gene can verdi.
1. Bahar toprağa gene can verdi.
4. bir şeyi çok istemek
1. zulmetmek, eziyet etmek
1. Yahu! Sen en az çirkin, en az can yakıcı bir usulle para çalan bir zavallıdan başka nesin?
1. Yahu! Sen en az çirkin, en az can yakıcı bir usulle para çalan bir zavallıdan başka nesin?
2. bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak
3. üzmek, acı vermek
1. Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır.
1. Ayrılık! Her vakit can yakar, ağlatır.
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Cankurtaran yeleği
1. isim , isim , isim , isim , Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan kimse
1. Bizim kadın kimsesizdir, bir can yoldaşı yok.
1. Bizim kadın kimsesizdir, bir can yoldaşı yok.
1. ünlem , ünlem , eskimiş , eskimiş , ünlem , ünlem , eskimiş , eskimiş , `Ey sevgili` anlamında kullanılan bir seslenme sözü
1. Esiriaşkın olmuşum cana!
1. Esiriaşkın olmuşum cana!
Lisan : Farsça cānā
Telaffuz : ca:na:
1. yaşama gücünü artırmak
1. Pınarların dibindeki çimenlik, sofada kuşların çığlıkları geziye çıkanların canına can katar.
1. Pınarların dibindeki çimenlik, sofada kuşların çığlıkları geziye çıkanların canına can katar.
1. `canı korumak için mal feda edilir` anlamında kullanılan bir söz
1. bir lütuf olarak kabul etmek
1. Yeni yıla değil, yeni bir sabaha sağ çıkabilmeyi cana minnet sayıyorlardı.
1. Yeni yıla değil, yeni bir sabaha sağ çıkabilmeyi cana minnet sayıyorlardı.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Sevimli
1. O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık masumlukla aydınlanırdı.
1. O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık masumlukla aydınlanırdı.
1. isim , isim , isim , isim , Cana yakın olma durumu
1. O, bu kadında daha bir cana yakınlık bulur gibi oluyordu.
1. O, bu kadında daha bir cana yakınlık bulur gibi oluyordu.
1. `kişi, kendisi için önceden yaptığı hazırlıkların verimini ileride alır` anlamında kullanılan bir söz
çanak ağızlı, çanak anten, çanak çömlek, çanak üzengi, çanak yalayıcı, çanak yaprak, Çanakkale, ayrı çanak yapraklılar, bitişik çanak yapraklılar, bülbül çanağı, çadır çanağı, çirişçi çanağı, dilenci çanağı, ışık çanağı, şarap çanağı
1. isim , isim , isim , isim , Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap
1. Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı.
1. Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı.
2. Göz çukuru
1. Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu.
1. Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu.
3. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların tümü
4. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Çevresine göre alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi
5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Göstermelik, yalan yanlış, önceden belirlenmiş sonucu almaya yönelik
1. O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler.
1. O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Büyük ağızlı
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sır saklamaz
1. isim , isim , isim , isim , Uzaydaki aktarıcıdan belirli frekanslarda yapılan radyo ve televizyon yayınlarını almaya yarayan tepsi biçiminde anten
1. isim , isim , isim , isim , Topraktan yapılmış türlü kaplar
1. Hitit adı verilen o insanların bıraktıkları çanak çömleklere bakınca bugün hâlâ Anadolu halkının kullandığı çanak çömlekleri görür gibi oluyoruz.
1. Hitit adı verilen o insanların bıraktıkları çanak çömleklere bakınca bugün hâlâ Anadolu halkının kullandığı çanak çömlekleri görür gibi oluyoruz.
1. davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak
1. Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı?
1. Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı?
1. isim , isim , isim , isim , Basılan yeri, tabanın büyük bir bölümünü kaplayacak kadar geniş olan üzengi
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Dalkavuk
1. İhsan bekleyen bu çanak yalayıcı, bu jurnalci yaratıklar köpeklik tarihinin yüz karası idiler.
1. İhsan bekleyen bu çanak yalayıcı, bu jurnalci yaratıklar köpeklik tarihinin yüz karası idiler.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çanağı oluşturan yaprakların her biri
1. isim , isim , isim , isim , Giresun iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : çana'kçı