Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
buyrultu
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Sadrazam, vezir, beylerbeyi vb. yüksek devlet görevlileri tarafından yazılan buyruk

Örnek:

1. İsa Bey, dikkati başka yere çekmek için bir askerî yürüyüş gösterisi yapacak, kendi buyruğundaki yerlere bu şekilde fermanlar, buyrultular gönderecekti.

1. İsa Bey, dikkati başka yere çekmek için bir askerî yürüyüş gösterisi yapacak, kendi buyruğundaki yerlere bu şekilde fermanlar, buyrultular gönderecekti.


büyü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, efsun, sihir, füsun, bağı

Örnek:

1. Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş.

1. Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Karşı durulamaz güçlü etki

Örnek:

1. Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum.

1. Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum.


büyü bozmak
Anlamı:

1. yapılmış bir büyüyü etkisiz duruma getirmek


büyü bozulmak
Anlamı:

1. yapılmış bir büyü etkisiz duruma getirilmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , önceden hissedilen duygular hissedilmez olmak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , var olan etki ortadan kalkmak

Örnek:

1. Öldük, ölümden bir şeyler umarak / Bir büyük boşlukta bozuldu büyü

1. Öldük, ölümden bir şeyler umarak / Bir büyük boşlukta bozuldu büyü


büyü yapmak
Anlamı:

1. büyü yolu ile etki altına almaya veya aldırmaya çalışmak

Örnek:

1. Bu kız ona bir tür büyü yapmış, çocuğun oturuşu, duruşu, konuşması, gülümseyişi, her şeyi değişmişti.

1. Bu kız ona bir tür büyü yapmış, çocuğun oturuşu, duruşu, konuşması, gülümseyişi, her şeyi değişmişti.


büyücek
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz büyük, büyüğe yakın

Örnek:

1. Bir dostumuzun teklifiyle İstanbul'da büyücek bir memuriyet almıştık.

1. Bir dostumuzun teklifiyle İstanbul'da büyücek bir memuriyet almıştık.


büyücü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyü yapan kimse, bağıcı, afsuncu, efsuncu, afsuncu, sihirbaz

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çevresindekileri çabuk ve güçlü olarak etkileyen kimse

Örnek:

1. O ne yaman büyücüdür, şeytan tüyü var herifte.

1. O ne yaman büyücüdür, şeytan tüyü var herifte.


büyücülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyücünün yaptığı iş, bağıcılık, efsunculuk, afsunculuk, sihirbazlık


büyük

İlgili Kelimeler:

büyük abdest, büyük aile, büyük amiral, büyükana, büyükanne, Büyükayı, büyükbaba, büyükbaş, büyük boy, büyük çember, büyük dalga, büyük defter, büyükelçi, büyük hanım, büyük harf, büyük kalori, büyük kan dolaşımı, büyük mağaza, büyük mevlit ayı, büyük orta, büyük önerme, büyük para, büyükpeder, büyük sesli uyumu, büyükşehir, büyük tansiyon, büyük terim, büyük tövbe ayı, büyük ünlü uyumu, ağzı büyük, burnu büyük, küçüklü büyüklü

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı

Örnek:

1. Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz.

1. Büyük ağaçların altında, gazinoya doğru gidiyoruz.

2. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram)

Örnek:

1. Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti.

1. Büyük bir cevap sıkıntısı geçirdikten sonra itiraf etti.

3. Niceliği çok olan

Örnek:

1. Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır.

1. Benim büyük kalabalıklara karşı ürkekliğim vardır.

4. Üstün niteliği olan

Örnek:

1. Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri.

1. Molière büyük adammış, yeryüzüne gelmiş kişilerin en büyüklerinden biri.

5. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş

Örnek:

1. Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu.

1. Büyüklerin tandır sefasına ayıracak zamanları yoktu.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Önemli

Örnek:

1. Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti.

1. Ömrünün tek ve büyük oyunu bitmişti.

7. isim , isim , isim , isim , Büyük abdest

8. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse


büyük (söz) söylemek
Anlamı:

1. yapacağı bir şey hakkında kesin konuşarak övünmek


büyük abdest
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dışkı, büyük


büyük abdesti gelmek
Anlamı:

1. dışkı yapma ihtiyacı duymak


büyük aile
Anlamı:

1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Büyükbaba, büyükanne ile bunların evli oğullarından, gelinlerinden ve çocuklarından oluşan aile


büyük amiral
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Bazı ülkelerde kara ordusunda mareşale denk sayılan donanma subaylarının en yüksek aşamasındaki amiral


büyük balık küçük balığı yutar
Anlamı:

1. `güçlüler, güçsüzleri ezer` anlamında kullanılan bir söz


büyük başın derdi büyük olur
Anlamı:

1. `büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Mutlu değildi. Büyük başın derdi de sıkıntısı da büyük olur.

1. Mutlu değildi. Büyük başın derdi de sıkıntısı da büyük olur.


büyük boy
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Normal ölçülerden daha büyük

Örnek:

1. Bir ara dans sırasında büyük boy duvar aynalarından birini gösterdi.

1. Bir ara dans sırasında büyük boy duvar aynalarından birini gösterdi.


büyük çember
Anlamı:

1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bir kürenin merkezinden geçen bir düzlemde ara kesiti olan çember


büyük dalga
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Uzun dalga radyo yayını


büyük defter
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Ticari kuruluşların aylık bilanço hesaplarını gösteren defter, ana defter, defterikebir


büyük gelmek
Anlamı:

1. kıyafet, bol ve geniş olmak


büyük görmek (veya bilmek veya tutmak)
Anlamı:

1. kendini veya başkasını olduğundan üstün saymak, yüceltmek


büyük hanım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Aile içinde saygın yeri olan ve sözü geçen yaşlı kadın

Örnek:

1. Bir kandil günü öteki bölükteki büyük hanımın elini öpmeye gitmiştim.

1. Bir kandil günü öteki bölükteki büyük hanımın elini öpmeye gitmiştim.


büyük harf
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Özel adlarla cümle başları gibi yerlerde kullanılan ve büyük yazılan harf, majüskül


büyük kalori
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir atmosfer basınç altında 1 kilogram suyun sıcaklığını 14,5 °C'den 15,5 °C'ye çıkarmak için gereken ısı enerjisi miktarı, kilokalori