Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
buruntu
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Buru, sancı, bağırsak bozukluğu

Örnek:

1. Sus! Buruntu geçiriyorum, azıcık kıpırdansam falya.

1. Sus! Buruntu geçiriyorum, azıcık kıpırdansam falya.


bürünüş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bürünme işi


bürünüverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bürünüvermek işi


bürünüvermek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Çabucak bürünmek

Örnek:

1. Unutmak istediğim eski kimliğime bürünüvermiştim.

1. Unutmak istediğim eski kimliğime bürünüvermiştim.


Telaffuz : bürünü'vermek

buruş buruş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok buruşmuş


buruşabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşabilmek işi


buruşabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Buruşma ihtimali veya imkânı bulunmak


buruşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşmak işi

Örnek:

1. Ne var ki doldurduğu bardağı eline almasıyla suratının buruşması bir oldu.

1. Ne var ki doldurduğu bardağı eline almasıyla suratının buruşması bir oldu.


buruşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar oluşmak

Örnek:

1. Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş.

1. Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş.

2. Ağızda kekrelik duymak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tiksinmek, hoşlanmamak

Örnek:

1. Gördüklerimden yalnız yüzüm değil içim de buruşuyor.

1. Gördüklerimden yalnız yüzüm değil içim de buruşuyor.


buruşturabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşturabilmek işi


buruşturabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Buruşturma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Buruşturmaya gücü yetmek


buruşturma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşturmak işi


buruşturmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Buruşuk duruma getirmek

Örnek:

1. Az kalsın açmadan onu da buruşturup atacaktı.

1. Az kalsın açmadan onu da buruşturup atacaktı.


buruşturulabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşturulabilmek işi


buruşturulabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Buruşturulma ihtimali veya imkânı bulunmak


buruşturulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşturulmak işi


buruşturulmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Buruşuk duruma getirilmek


buruşturuverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşturuvermek işi


buruşturuvermek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Çabucak buruşturmak


Telaffuz : buruşturu'vermek

burusu tutmak (veya tutulmak)
Anlamı:

1. sancılanmak

Örnek:

1. Ben evin içinde zaten burusu tutulanlardan bahsedildiğine pek çok defalar müsadif olmuştum.

1. Ben evin içinde zaten burusu tutulanlardan bahsedildiğine pek çok defalar müsadif olmuştum.


buruşuk
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gerginliği, düzgünlüğü kalmamış, buruşmuş olan

Örnek:

1. Ama işin aslını öğrenince güldü, okşadı anacığının buruşuk yanaklarını.

1. Ama işin aslını öğrenince güldü, okşadı anacığının buruşuk yanaklarını.


buruşukça
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Biraz buruşuk olan, pek düzgün olmayan


buruşukluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşuk olma durumu

2. Ciltte oluşmuş kırışık


buruşuksuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Buruşuğu olmayan

Örnek:

1. Buruşuksuz keten gömlekli hekim, onları selamlamıştı.

1. Buruşuksuz keten gömlekli hekim, onları selamlamıştı.


buruşuverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Buruşuvermek işi