buruşmak

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar oluşmak

Örnek:

1. Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş.

1. Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş.

2. Ağızda kekrelik duymak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tiksinmek, hoşlanmamak

Örnek:

1. Gördüklerimden yalnız yüzüm değil içim de buruşuyor.

1. Gördüklerimden yalnız yüzüm değil içim de buruşuyor.