92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Boz renge girmek
1. Eski, bozarmış çarşaf yatağın ortasında toplanmıştı.
1. Eski, bozarmış çarşaf yatağın ortasında toplanmıştı.
2. Renk değiştirmek, rengi atmak
1. Şimdi kızarıyor, şimdi bozarıyor, renk renk hareleniyordu.
1. Şimdi kızarıyor, şimdi bozarıyor, renk renk hareleniyordu.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Ayıgillerden, Avrupa ve Kuzey Asya'da sık ormanlarda yaşayan, uzunluğu yaklaşık olarak 2,5 metre, kuyruğu 8 santimetre olan, tüyleri esmer kahverengi bir tür ayı (Ursus arctos)
Telaffuz : bo'zayı
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Karatavukgillerden, boz renkli ardıç kuşu (Turdus pilaris)
Telaffuz : bo'zbakkal
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Rengi boza çalan
2. isim , isim , isim , isim , İşlenmemiş, çalılık toprak, ham tarla
1. isim , isim , isim , isim , Çanakkale iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : bozca'ada
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Bir doğan türü (Falco aesalon)
2. tarih , tarih , tarih , tarih , Yeniçeriler tarafından kullanılan ve atların eyerlerinde asılı duran altı toplu gürz
Telaffuz : bo'zdoğan
1. isim , isim , isim , isim , Aydın iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : bo'zdoğan
1. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , çok az olan şeyler için kullanılan bir söz
1. -i , -i , -i , -i , Bozdurma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Bozdurmaya gücü yetmek
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bozma işini yaptırmak
1. Dün akşam, İstanbul'dan gelirken cebimdeki son mecidiyeyi bozdurup iki okka çavuş üzümü aldım.
1. Dün akşam, İstanbul'dan gelirken cebimdeki son mecidiyeyi bozdurup iki okka çavuş üzümü aldım.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bozdurulma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yurdumuzda Erciyes dağında yetişen bir tür geven (Astragalus microcephalus)
Telaffuz : bo'zgeven
1. isim , isim , isim , isim , Bir toplulukta karşılıklı güvenin bozulması ile beliren karışıklık
2. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Yenilgi
1. Büyük bozgundan sonra Şam istasyonunda bırakmaya mecbur olduğumuz en son vagonun bile içi mecidiye dolu idi.
1. Büyük bozgundan sonra Şam istasyonunda bırakmaya mecbur olduğumuz en son vagonun bile içi mecidiye dolu idi.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bozulmuş, dağılmış
1. Bozgun ordu.
1. Bozgun ordu.
4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Morali bozulmuş, çökmüş, yılgın
1. yenilip perişan olmak, dağılmak, hezimete uğramak
1. Durdu ve bir anda bütün mukavemeti bozguna uğradı.
1. Durdu ve bir anda bütün mukavemeti bozguna uğradı.